06 May

Yasaklanan veya limitleri indirilen zirai zehirlere her gün bir tanesi daha ekleniyor

AB, bağcılıkta salkım güvesi başta olmak üzere, çeşitli zararlılara karşı kullanılan  etken maddesinin sofralık üzümde dolayısı ile kuru üzümde de maksimum kalıntı limitini 0.5 ppm’den 0.01 ppm’e düşürme kararı aldı (1). Peki neden yıllardır bu zehir için verilen kabul edilebilir doz birden bire 50 kat aşağıya çekildi? Yapılan deneyler sonucu, “Farelerde kolinesteraz enzimini engelleyerek kırmızı kan hücrelerini, sinir sistemini olumsuz biçimde etkilediği” tespit edildiği için. “Chlorpyrifos” üzerine yapılan araştırmalar arasında söz konusu maddenin, anne karnındaki bebeğe dahi ulaştığı ve beynini olumsuz etkilediğini tespit edenler var (2). Her geçen gün bilimsel araştırmaların gösterdiği yeni bir etki, yasaklanan yeni bir etken madde veya zirai ilaç, indirilen kalıntı limitleri gösteriyor ki; ekoloji, sağlık, adil ticaret gibi ilkeler dikkate alındığında tek gerçekçi ve sürdürülebilir tarım yöntemi: ekolojik ilkelere dayalı organik tarım.

Türkiye kuru üzüm üretim ve ihracatında dünya lideri. Ülkemiz yıllık ortalama 280 bin ton çekirdeksiz kuru üzüm üretiyor ve bunun 240 bin tonunu ihraç ederek yaklaşık 500 milyon dolar döviz elde ediyor. Bu ihracatın %85 ten fazlası ise AB üyesi ülkelere yapılıyor. Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliğine göre; yapılan analizlerde “chlorpyrifos-ethyl” adlı etken madde 0,01 ppm’in üzerinde. Önlemler alınmaz ise bu durum ülkemizin yıllık 500 milyon dolarlık kuru üzüm ihracatının tamamen durması anlamına geliyor.

exterminator

AB, sofralık ve kuru üzüm ithalatı için aldığı yeni karar ile maksimum kalıntı limitini tam 50 kat düşürdü. Getirilen limit 0.01 ppm, zaten akredite laboratuarlarca birçok etken madde için ölçülebilir en alt limit. Yani AB’ nin bu kararı, kalıntı açısından bakınca, kuru üzüm için, sıfır kalıntı zorunluluğunun olduğu organik üretime işaret ediyor.

Peki nedir bu Maksimum Kalıntı Limiti?

İyi tarım uygulamaları ve ADI değerleri temel alınarak belirlenen en yüksek pestisit kalıntı limiti. (3)

Peki nedir bu ADI değerleri?

Kabul edilebilir günlük alım miktarı (ADI-Acceptable Daily Intake): Toplumdaki çocuk veya doğmamış bebekler gibi hassas grupları da dikkate alarak, değerlendirme sırasındaki mevcut bilgiler ışığında tüketiciye fark edilebilir herhangi bir sağlık riski teşkil etmeyen, bir bireyin vücut ağırlığı esas alınarak tüm yaşamı boyunca gıdalarla günlük olarak alabileceği madde miktarı.(3) Yani doğmamış bebekler dahil herhangi bir sağlık riski teşkil etmeyeceği varsayılan dozlar, yıllarca kullanıldıktan sonra düşürüldüğü gibi, birçok etken madde de yasaklanıyor.

Çözüm Yasaklamak mı?

Her geçen gün dünyada bazı zirai ilaçlar ya yasaklanıyor ya da kalıntı limitleri düşürülüyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, AB uyum sürecine paralel olarak 2011’den 2014 yılı sonuna kadar tam 177 etken maddenin kullanımını yasakladı.  İşte bu noktada sormak gerekiyor; AB, EPA (Amerika Çevre Koruma Ajansı), Dünya Sağlık Örgütü, Bakanlıklar gibi yapıların görevi, yıllarca kullanımdan sonra yapılan araştırmalar ile bu ilaçların kullanımına sınırlama getirmek veya yasaklamak mı, yoksa ilk kullanıcı tarım işçileri başta olmak üzere toplum sağlığını düşünerek, kullanıma sunulmadan önce gerekli araştırmaların, deneylerin yapılmasını sağlamak mı olmalı? AB uyum süreci söz konusu olmasa idi, bu 177 etken maddenin bir kısmını bugün hala kullanıyor olur muyduk ise, sorgulanması gereken başka bir konu.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her yıl 3 milyon kişi zirai ilaç zehirlenmesine maruz kalıyor. Her yıl en az 20 bin tarım işçisi zirai ilaç uygulamaları nedeniyle ölüyor.(4) Bu zirai ilaçların diğer faktörlerle birleşerek tüketicilerde zaman içinde yarattığı hastalıklar ve ölüm vakalarının ise sayısal bir değer olarak tespit edilmesi mümkün değil. Kullanılan kimyasalların gıdada bıraktığı kalıntılar vücudumuza alınarak birikiyor. Biriken kimyasallar; kanser, üreme bozuklukları, hormon dengelerinde bozukluklar, bağışıklık sistemi sorunları, sinir sistemi rahatsızlıkları (beyin gelişiminde zarar, depresyon, konsantrasyon bozukluğu vs.), alerjiler, astım gibi birçok sağlık sorununa sebep olabiliyor.

 

Peki chlorpyrifos” etken maddesi içeren ilaçlara karşı, ekolojik bütünlüğe karşı sorumlu ve uyumlu, sağlığa zarar vermeyen “zehirsiz”, doğal yöntemler yok mu?

Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Özkan’ın verdiği bilgilere göre; kuru üzümde yaşanan bu soruna sürdürülebilir çözüm, biyolojik mücadele ve biyoteknik mücadele ağırlıklı entegre mücadele uygulamaları. T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yoğunlukla Akdeniz Bölgesi’nde sera alanlarında ve Turunçgil üretiminde biyolojik mücadele ve biyoteknik mücadele ağırlıklı yapmış olduğu teşvikler kısa sürede sonuç vermiştir. Son yıllarda üniversiteler, T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, T.C. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve yerel firmaların çabalarıyla ülkemizde “Biyolojik Mücadele” ve “Biyoteknik Mücadele” konusunda önemli gelişmeler sağlanmıştır.

Bağ Salkım Güvesi adı zararlı böceğin biyolojik mücadelesinde kullanılmak üzere TAGEM’e bağlı kurumlarda, farklı Üniversitelerde ve Ankara Üniversitesi Teknokent firmalarında birçok doğal düşman böcek üretimi yapılmaktadır. Bu ‘doğal’ düşman böceklerin başında, yumurta parazitoitleri Trichogrammma türleri, Bracon hebetor ve Venturia canescens adlı arıcıklar yer almaktadır.

                                                                                                     

İşte, organik tarımda yaygın olarak tercih edilen diğer bazı biyolojik ve biyoteknik yöntem ve insektisitler:

1-Şaşırtma tekniği; İsonet – L ticari adı ile satılan dişi salkım güvesi kelebeği feromonu emdirilmiş teller 1000 metre kare yani 1 dekar alana 60 adet olacak şekilde bağ dallarına bağlanır. Bu sayede erkek kelebekler dişiyi kokusundan bulamaz ve çiftleşemezler. Bu sayede çoğalması engellenir.

2- Bacillus Thuringiensis  bakterisi içeren preparatlar. Piyasada Agree, delfin gibi ticari isimler ile satılmakta olup, içeriğinde doğada zaten olan ama kimyasal ilaçlar yüzünden yoğunluğu azalan bir bakteri. Bu bakteri, Salkım güvesi tırtılını hastalandırıyor.

3- Toprak kökenli doğal bir bakteriden doğal yollarla elde edilen Spinosad etkili maddeli insektisidler. Bunlar da salkım güvesi tırtıllarını direkt öldürüyor.

 

Sorumlu yaklaşım

“IFOAM’un (Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu) ekolojik tarım için koyduğu ilkelerden “özen ilkesi”ne göre; “Ekolojik tarım, gerek mevcut gerekse gelecek kuşakların ve çevrelerinin sağlığı ile esenliğini korumak üzere, sorumlu, önlemini baştan alan bir yaklaşımla yönetilmelidir.” Ege Bölgesi’nde üzüm üreticilerinin de bu ekolojik mücadele yöntemleri konusunda desteklenmesi durumunda yaşanan ekolojik ve ekonomik kriz atlatılabilir. Çocuklarımızın, geleceğimizin ve gezegenimiz sağlığı için bir an önce sürdürülebilir, ekolojik ilkelere dayalı organik tarımın teşvik edilmesi, desteklenmesi ve yaygınlaştırılması elzem görünüyor. Çünkü bu dünya, hepimizin…

 

Kaynaklar:

1- http://www.efsa.europa.eu/en/efsajournal/pub/3640

2- http://www.panap.net/sites/default/files/pesticides-factsheet-hhps-chlorpyrifos.pdf

   http://www.medimagazin.com.tr/veteriner-hekim/genel/tr-tarim-ilaci-cok-dusuk-miktarda-dahi-anne-karnindaki-bebegin-beynini-olumsuz-etkiliyor-5-40-43058.html

  http://www.journalagent.com/turkhijyen/pdfs/THDBD_70_1_7_14.pdf

3- TÜRK GIDA KODEKSİ PESTİSİTLERİN MAKSİMUM KALINTI LİMİTLERİ YÖNETMELİĞİ

4-  http://web.worldbank.org/archive/website01004/WEB/0__CO-35.HTM