Sayın Cevdet Yağcı,
Ekolojik Pazarları ve çiftçi pazarlarını açmamızdaki ve desteklememizdeki en önemli sebeplerden birisi de yerel çeşitlerin yaşatılması, tarımsal biyoçeşitliliğimizin yaşatılması. Tohum demek, bitki demek, yemek demek, kültür demek. Günümüzde endüstrileşmiş tek tip tohum/ürün tarımı yapan tarım metoduna karşı bu sebeple çiftçilerin katıldığı pazarları yaşatmak çok önemli.
Buğday Derneği’nin bir diğer önemli projesi de Tohum Takas Ağı Projesi. www.yasasintohumlar.org sayfasını inceleyebilir, destek olabilirsiniz.
Yerel ve doğal deyince sadece sebze olarak düşünmemek lazım. Pazarlarımıza bir çok yerel elma, armut, erik, şeftali, kayısı, kavun, karpuz, ceviz, üzüm vs. çeşidi de geliyor. Beypazarlı arkadaşların tezgahında Sürmeli Tarım’a ait kırmızı patates bulmanız bile mümkün.
Ne yazık ki yerel tohumlar son 50 yılda neredeyse kayboldu. Özellikle yaz aylarında pazarlarımızda yerel domates, kabak, salatalık, bamya, fasulye, karpuz, soğan çeşitlerini bulmanız mümkün ama biliyorsunuz kış aylarında üretilen yaz sebzelerinin nerede ise hepsi hibrit tohumlar.
Üreticilerimiz kullandığı tohumlar çoğunlukla organik sertifikalı veya yerel tohumlar ancak bunlar olmadığında yani bu tohumlara ulaşılamadığında ilaçla (zehirle) muamele edilmemiş ve GDO’suz olmak kaydı ile hibrit tohum kullanılıyor. Organik tarım kanun ve yönetmelikleri buna izin veriyor.
Her üretici kullanacağı tohumları kullanmadan önce sertifika kuruluşuna bildirmekte ve onay almakta, tohum ya da fide satın alınan her üretim materyaline ait fatura sertifika kuruluşuna beyan edilmekte.
En çok Yalova Araştırma Enstitüsü’nün yerel tohumlardan ıslah ettiği hibrit olmayan organik sertifikalı tohumlar kullanılıyor pazarlarımızda.