Tag Archives: organik

18 Ağu

%100 Ekolojik Pazarlar güvencesiyle sağlıklı alışveriş

Tarım zehirleri açısından sıfır kalıntılı* ürünlerin adresi %100 Ekolojik Pazarlar İstanbul, İzmit ve Kayseri halkına hizmet vermeye devam ediyor.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin danışmanı olduğu İstanbul’daki Bakırköy, Beylikdüzü, Kartal, Şişli %100 Ekolojik Pazarlar ve Büyükyalı (Zeytinburnu) %100 Ekolojik Pazar Satış Noktası; İzmit %100 Ekolojik Pazar; mevsimlik olarak kurulan Kayseri Kocasinan %100 Ekolojik Pazar’daki ürünlerin rutin olarak denetlenmesi ve analiz çalışmaları salgın döneminde de devam ediyor. Buğday Derneği, belediyeler ve Tarım ve Orman Bakanlığı İl ve İlçe Müdürlükleri tarafından farklı ürün gruplarından alınan numuneler akredite laboratuvarlarda inceleniyor.

Buğday Derneği ve belediyelerin salgın döneminde, bal, pirinç, elma, armut, muz, kayısı, kiraz, çilek, limon, domates, hıyar, patlıcan patates, soğan, taze soğan, bezelye, kabak ve biber çeşitlerinden aldığı 19 numunenin analiz sonuçları temiz çıkarken; bir üreticinin pazara gönderdiği elma ve armutta kalıntı bulunması üzerine, %100 Ekolojik Pazarlar Esnaf Komisyonunca ilgili üreticinin ürünlerinin ekolojik pazarlarda satışına son verildi ve ilgili üreticinin denetimlerinden sorumlu kontrol ve sertifikasyon kuruluşuna bilgilendirme yapıldı.

Geçmiş yıllarda, Esnaf Komisyonu tarafından benzer sebeplerle ürünlerinin ekolojik pazarlarda yer almasına izin verilmeyen bir kiraz üreticisinin, başka bir organik pazarda satışa sunduğu ürünlere yönelik ilçe belediyesi tarafından bu sene yapılan denetimlerde kalıntı bulunduğunun açıklanması üzerine, gerçekleştirilen bu uygulamanın ne kadar sağlıklı ve güvenilir olduğu görülüyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın elma, armut, patates, kabak, hıyar ürünlerinden yine aynı dönemde aldığı toplam 6 numune temiz çıktı. Kabak, kayısı, limon, maydanoz, biber, patlıcan, fasulye, armut, ceviz, semizotu, havuç, portakal, domates ürünlerinden toplam 13 numunenin analiz sonuçları ise Buğday Derneği ve Esnaf Komisyonu tarafından takip ediliyor. Kalıntılı bir sonuç çıkması durumunda, konu ilgili kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarına, belediyelere ve komisyona aktarılıyor, gerekli işlemlerin yapılması sağlanıyor.

Hem tüketicinin hem de dürüst üreticilerin haklarını korumak adına yapılan denetimler ve analizler, %100 Ekolojik Pazarlar’ın açıldığı günden beri düzenli olarak sürdürülüyor. Benzer hassasiyet ve denetimler, ilgili Bakanlık ve kontrol ve sertifikasyon kuruluşları tarafından arazilerde, depolarda, pazarlama noktalarında düzenli ve habersiz olarak yapılıyor. Kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarınca yapılan bu denetimler sadece analizlerle sınırlı olmayıp, her bir üreticinin kullandığı tohumdan, gübreye; zirai mücadele yönteminden, toprağı korumak için yaptığı mücadeleye kadar her şey kontrol altında tutuluyor, kayıt altına alınıyor. Her bir üreticinin pazara sunduğu tüm ürünler için hasat miktarı kayıt altına alınıyor, satış miktarları bu miktarlardan düşülerek stok takibi yapılıyor. Bu sebeple, %100 Ekolojik Pazarlar’a gelen her ürüne ait mali belge ve miktar bilgileri haftalık olarak ilgili kontrol ve sertifika kuruluşlarına bildiriliyor.

Sağlıklı, güvenilir gıda herkesin hakkı. Buğday Derneği sağlıklı ve güvenilir gıda için çalışmalarına devam ediyor.


*Organik tarım ürünlerinde, konvansiyonel ürünlerde olduğu gibi maksimum kalıntı limiti bulunmuyor, sıfır kalıntı olması gerekiyor.

16 Haz

Avrupa’dan güzel haber: Pestisitlere dayalı tarım sistemi değişecek

Avrupa Komisyonu, Covid-19 salgını nedeniyle sağlıklı gıdaya erişimin daha da önemli hale geldiği bugünlerde, mevcut tarım sisteminde reform yapılması gerektiğini kabul etti ve pestisit kullanımını azaltmayı taahhüt etti.

Avrupa Komisyonu tarafından yayımlanan Çiftlikten Çatala (F2F) ve Biyoçeşitlilik (BDS) strateji dokümanları, mevcut gıda üretiminin sürdürülemez olduğunu kabul ederek; biyoçeşitliliği ve toplum sağlığını Avrupa Gıda Politikası’nın merkezine alan ve pestisit kullanımını azaltmaya yönelik hedefler belirledi.

Hem F2F hem de BDS’de ortaya konan çaba ile 2030 yılına kadar pestisitlerin genel kullanımının ve yüksek derecede tehlikeli pestisit kullanımının %50 azaltılması, pestisitlerin agroekolojik uygulamalarla değiştirilmesi, 2030 yılına kadar AB’nin tarım arazilerinin %25’inin organik tarıma ayrılması ve nihayetinde pestisitlerin AB kentsel yeşil alanlarında da yasaklanması hedefleniyor.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği tarafından yürütülen Zehirsiz Sofralar Projesi kapsamında kurulan ve 100’ün üzerinde sivil toplum örgütü ve inisiyatifinin oluşturduğu Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı da, Kasım 2019 da başlattığı kampanya ile Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan pestisitsiz tarıma geçiş yönünde politikalar izlemesini, kademeli bir geçiş ile 2030 yılında pestisitlerin yasaklanmasını talep etmişti.

Strateji dökümanlarını değerlendiren Avrupa Pestisit Eylem Ağı Çevre Politikası Yöneticisi Martin Dermine, tarımda derinlemesine bir reform yapılması gerekliliğinin kabul edilmesinin başlı başına bir devrim olduğunu belirtti ve şunları ekledi: “Pestisitler, biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden oluyor. Bu değişim, Avrupa’yı yönetenler tarafından sıkı yaptırımı olan eylemlerle takip edilmelidir. %50’nin ilerici bir hedef olduğuna inanıyoruz, ancak biyoçeşitliliği geri kazanmak için daha fazla çaba gerekecek. AB’de yirmi yılda pestisit içermeyen tarıma ulaşmak için başka kilometre taşları belirlenmeli.“

Avrupa Pestisit Eylem Ağı Kimyasallar Koordinatörü Hans Muilerman ise, Avrupa Komisyonu’nun tarihte ilk kez pestisit kullanımını azaltma hedefleri belirleyerek, tarım endüstrisinin çıkarlarına karşı çıkmaya ve bilimi dinlemeye cesaret gösterdiğini söyledi.

Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı belgeleri değerlendiren Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu şunları söyledi: “Umut ediyoruz ki Tarım ve Orman Bakanlığımız da sivil toplumun ve halkımızın haklı taleplerini dikkate alarak, pestisitsiz yani zehirsiz bir tarım için hızla AB’ye paralel adımlar atar. Unutmayalım ki yıllarca bizleri ve çocuklarımız zehirleyen pestisitler yasaklandıktan onlarca yıl sonra bile doğamızda, su kaynaklarımızda var olmaya ve bizleri zehirlemeye devam edecek. Her ne kadar bu gelişmeyi olumlu karşılasak da AB Komisyonu, Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Tarım ve Orman Bakanlığı gibi kurumların sorumlulukları ve görevleri doğayı, insan sağlığını ve biyolojik çeşitliliği korumak için önlemini baştan alan politika, strateji ve uygulamalar geliştirmektir. Zehirlerin onlarca yıl kullanımına izin verdikten sonra yasaklamak değil zararlarını baştan tespit etmek, hiç uygulamaya sokmamak ve alternatif uygulama ve teknikleri desteklemektir.”

Pestisit kullanımından neden vazgeçilmeli?

Endüstriyel tarımda kullanılan pestisitler, başta anne karnındaki bebekler ve çocuklar olmak üzere, insan sağlığını tehdit ediyor. Pestisitlerin gıdalarda bıraktığı kalıntı, bu gıdaları tüketen insanlarda akut ya da kronik, pek çok sağlık sorununa yol açıyor.

Pestisitler insanlarda kısırlık, üreme sağlığı bozuklukları, hormonal sistemde ve sinir sisteminde bozulmalar ve kanser gibi sağlık sorunlarına yol açıyor.

Bebek ve çocuklarda kanser riski 10 kata kadar daha fazla

Kullanılan pestisitlerin önemli bir bölümü hormonal sistem bozucu ve nörolojik gelişim bozucu özellikler barındırıyor. Bebekler ve çocuklar bu tür pestisitlerin yol açtığı sağlık zararı açısından en kırılgan grubu oluşturuyor. Bebek ve çocuklardaki kanser riski yetişkinlere kıyasla 10 kata kadar artıyor.

Pestisitler biyoçeşitliliği nasıl olumsuz etkiliyor?

Biyolojik çeşitlilik hayattır. Yaşam pek çok ekosistemi, pek çok türü ve pek çok bireyi kapsar. BM’in Mayıs 2019’da açıkladığı rapora göre dünya genelinde 1 milyon tür yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu demek oluyor ki, yaşam tehlikede!

Başka bir raporda Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), dünya genelinde gıda üretiminde yaşanan düşüşün sebebi olarak biyoçeşitliliğin azalmasını gösteriyor. Bu durumu tetikleyen en önemli unsurlar endüstriyel tarımda kullanılan pestisitler, zararlı kimyasallar, monokültür tarım, iklim değişikliği, tarım alanların yok edilmesi ve betonlaşma. FAO’nun hazırladığı rapora göre tehdit altında olan türler bitkiler, kuşlar, balıklar ve mantarlar. Dünyadaki gıda üretiminin dörtte üçüne katkı sunan tozlayıcılar tehdit altında.

Tarımsal alanlara, orman veya bahçelere uygulanan pestisitler havaya, su ve toprağa, oradan da bu ortamlarda yaşayan diğer canlılara ulaşıyor. Bitkilere uygulanan pestisitlerin sadece yüzde 2’si uygulandığı alanda kalıyor. Bazı pestisitler türlerin doğrudan zehirlenmesine yol açıyor ve nadir bulunan türlerde ciddi kayıplara neden oluyor. Diğer pestisitlerse besin zincirinde yavaş yavaş birikerek yine pek çok türü etkiliyor ve ekosistemin dengesini bozuyor.

Vakit kaybetmeden #ZehirsizSofralar

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Avrupa Pestisit Eylem Ağı tarafından yürütülen Zehirsiz Sofralar Projesi kapsamında kurulan Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı, Tarım ve Orman Bakanlığı’na yönelik başlattığı imza kampanyasıyla #ZehirsizSofralar için adım atılmasını istiyor. Covid-19 nedeniyle sağlıkla ilgili kaygıların arttığı ve sağlıklı gıdanın öneminin her zamankinden daha çok hissedildiği bu kritik dönemde, tarım zehirleri kullanımına son verilmesi, alternatif tarım yöntem ve tekniklerinin desteklenmesi için vakit kaybetmeden gereken kararların alınmasını istiyor.

Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı, Kasım 2019’da başlattığı ve 130 binden fazla kişinin imzalayarak destek verdiği Zehirsiz Kampanya ile Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan şu taleplerde bulunuyor:

1- Dünya Sağlık Örgütü tarafından “son derece tehlikeli”, “yüksek seviyede tehlikeli” ve “muhtemel kanserojen” olarak belirlenen ve tarımda kullanılan 13 etken madde (Difenacoum, ethoprophos, cyfluthrin, beta-cyfluthrin, zeta-cypermethrin, fenamiphos, formetanate X formetanate hydrochloride, methiocarb, methomyl, tefluthrin, zinc phosphide, glyphosate, malathion) öncelikle ve acilen yasaklansın.

2- Pestisitlerin tamamının 2030 yılına kadar yasaklanması, doğa dostu, zehirsiz yöntemlerle tarımsal üretim yapılması için Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından gerekli adımlar atılsın; doğa dostu tarım yöntemleri ve bu yöntemlerle tarım yapan küçük üreticiler desteklensin; üreticileri doğa dostu, zehirsiz yöntemler kullanmaya teşvik edecek politikalar uygulansın.

3- Türkiye’de tarım ve gıda ürünlerinde kullanılan pestisitlerle ilgili denetimler artırılsın, elde edilen denetim sonuçlarıyla ilgili şeffaflık sağlansın.

Kampanya linki: Change.org/ZehirsizSofralar

Zehirsiz Sofralar Projesi pestisitlerin zararları konusunda farkındalık yaratmak ve Türkiye’deki pestisit kullanımını azaltmak amacıyla Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Avrupa Pestisit Eylem Ağı (PAN Europe) tarafından yürütülmekte ve Avrupa Birliği tarafından Sivil Toplum Diyaloğu V Programı kapsamında destekleniyor.

ZEHİRSİZ SOFRALAR SİVİL TOPLUM AĞI

17 Mar

Zehirsiz Üretim Mümkün

Sağlıklı ürünlere yönelik talep ve artan girdi maliyetleri çiftçilerin, kimyasal-yoğun endüstriyel tarımdan vazgeçip, doğa dostu ve agroekolojik tarıma yönelmesine neden oluyor.

Endüstriyel tarım ve gıda sisteminde kullanılan yüksek düzeyde zararlı kimyasalların sağlığa ve çevreye yönelik olumsuz etkileri arttıkça kimyasal-yoğun tarım yöntemleri doğa dostu tarım yöntemleri ile yer değiştiriyor.

Özelikle pestisit zehirlenmelerine doğrudan maruz kalan, toprağı fakirleşen, hastalık ve zararlılarla eskisinden daha çok mücadele etmek durumunda kalan ve girdi maliyetleri yüzünden geliri düşen çiftçiler, bu sorunlarla uğraşmak zorunda kalmadığı doğa dostu yöntemlere geçiyor.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), kimyasallara dayalı çiftçiliğin dünyanın gıda ihtiyacını karşılayabilecek bir seçenek olmadığını kabul ediyor ve daha sağlıklı bir geleceğin anahtarı olarak agroekolojiye dikkat çekiyor.

Dünyada ve Türkiye’de pestisitlerin zararını fark eden pek çok çiftçi, coğrafya ve iklime uygun bir planlama ve tasarımla fiziksel, kültürel, biyoteknik, biyolojik ve mekanik mücadeleyi de içeren Entegre Zararlı Yönetimi’ni uyguluyor.

Örneğin İsveç bu teknik ve yöntemler sayesinde pestisit kullanımını, önceki döneme kıyasla yarı yarıya azaltmayı başardı. Dünyanın önde gelen pirinç üreticilerinden Endonezya ise 1986 yılında pestisit kullanımını azaltmaya yönelik destek ve çiftçi eğitimine dayalı Entegre Zararlı Yönetimi uygulaması ile pestisit kullanımını altı yılda %62 oranında azalttı ve aynı dönemde ürün verimliliğinde %10 artış sağladı.

Entegre Zararlı Yönetimi’nin yanı sıra agroekoloji, organik tarım, onarıcı tarım, pulluksuz tarım gibi zehirsiz üretim yöntemleri, meydana gelebilecek zararlara karşı benzer önlemler içeriyor. Bu yöntemleri benimseyen çiftçiler, tek tip ürün yerine farklı çeşitlerin bir arada üretimi, toprak canlılığının artırılması, hastalıklara dayanıklı yerel tohumların ekimi, zararlıları çekici tuzak ve ev yapımı doğal reçetelerin kullanılması, ürün zararlılarıyla beslenen faydalı böceklerin ortama salınması ve ekim nöbeti gibi kültürel, biyolojik, fiziksel ve biyoteknik uygulamalara yer veriyor.

Zehirsiz üretim yapan çiftçiler, ürünlerini, kompost gübreler, yeşil gübreleme, münavebeli ekim ve otlatma gibi uygulamalar sayesinde, besleyip canlı tuttukları tarım topraklarında yetiştiriyor. Bu yöntemler sayesinde canlılığını koruyan topraktan aldıkları besinleri bünyesine taşıyan bitkilerden elde edilen meyve ve sebzeler, pestisitlerin zehirleyip fakirleştirdiği topraklarda yetişenlerden çok daha besleyici ve sağlıklı oluyor.

AB tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, ekolojik meyve ve sebzeler en az %40 daha fazla antioksidan ve daha yüksek seviyede demir ve çinko içeriyor. Bu sonucun kaynağında doğal döngülere saygı var: Ekolojik üretimde yetiştirilen ürünler daha az “zorlanıyor”, yani büyümeleri genellikle daha yavaş oluyor, böylece organizmalar bileşimlerini sentezlemeye zaman bulabiliyor.

On binler zehirsiz üretim için imza verdi

Dünyada organik tarım sertifikalı çiftçilerin sayısı son 10 yılda %55 artarken, diğer doğa dostu yöntemleri kullanan çiftçilerin sayısı da hızla artıyor.

Üreticilerin doğa dostu ve agroekolojik yöntemleri tercih etmeye başlamalarının nedenleri arasında, ürünlerde pestisit kalıntısı riskiyle birlikte giderek artan sağlıklı ürün talebi de etkili oluyor.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin Avrupa Pestisit Eylem Ağı ile ortaklaşa yürüttüğü Zehirsiz Sofralar Projesi kapsamında açılan kampanyayı imzalayan 130 bin kişi, sağlık ve çevre için çok tehlikeli tarım zehirlerinin yasaklanarak doğa dostu tarım uygulamalarının yaygınlaşmasını talep ediyor. Proje kapsamında 100’den fazla sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı, söz konusu kampanya ile, Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan, zehirsiz üretimi teşvik eden tarım politikalarının hayata geçirilmesini istiyor.

İmza kampanyasına buradan ulaşabilirsiniz: Change.org/ZehirsizSofralar

Doğa dostu üretimin teminatı: Küçük çiftçiler

Doğa dostu yöntem ve teknikler, emek yoğun bir sistem gerektirdiğinden daha çok küçük ölçekli çiftlikler tarafından uygulanıyor. Köylü tarımı, endüstriyel zincire kıyasla, biyolojik çeşitliliği 9 ila 100 kat daha fazla destekliyor. Rodale Enstitüsü’nün karşılaştırmalı çalışmaları, organik üretimdeki verimin konvansiyonel üretimi yakaladığını, hatta kurak dönemlerde organik üretimdeki verimliliğin daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor.

BM’nin Agroekoloji ve Gıda Hakkı Raporu’na göre ise, gelişmekte olan 57 ülkedeki agroekoloji projelerinde ortalama %80 verim artışı oldu. 20 Afrika ülkesindeki agroekoloji projelerinde ise 3 ila 10 yılda verim ikiye katlandı.

Türkiye’de de durum farklı değil. Araştırmacılar, Türkiye’nin ekilebilir alanlarının %76’sında yapılacak organik tarımdan elde edilecek bitkisel ve hayvansal ürünlerin Türkiye nüfusunu besleyebileceğini kanıtlıyor.

Doğa dostu tarım çiftçi gelirlerini artırıyor

Endüstriyel tarımdan doğa dostu ve agroekolojik tarıma geçen çiftçiler bir yandan sağlığını, toprağını, suyunu korurken, diğer yandan giderlerini de azaltıyor. Çiftçinin giderlerini azaltması; tarım zehiri ve kimyasal gübreler başta olmak üzere şirketlerden satın alınan girdiler yerine kendi tohumluğunu kullanmak, tuzaklar, faydalı böcekler, ev yapımı doğal reçeteler, yeşil gübreleme, kompost gibi ekolojik girdileri kullanması ile mümkün oluyor.

Ayrıca doğa dostu üretim yapan çiftçiler, ekolojik pazarlar, gıda toplulukları, üretici pazarları veya kooperatif satış noktaları kanalıyla, hem tüketicilerin kolay ve ucuz yoldan gıdaya ulaşımını sağlıyor hem de gelirini yükseltebiliyor. Bu pazarlama kanalları sayesinde aracılara giden büyük dilim çiftçiler ve tüketiciler arasında paylaşılmış oluyor.

Buğday Derneği Koordinasyon Kurulu üyesi Oya Ayman, pestisitlerin yol açtığı kirlilik ve sağlık sorunları karşısında alternatif arayışına giren üreticilerin sayısının dünyada olduğu gibi Türkiye’de de giderek arttığına dikkat çekiyor: “Temiz üretim yapmak isteyen çiftçiler, sadece organik sertifikalı tarım değil agroekoloji, onarıcı tarım, pulluksuz tarım gibi doğa dostu yöntemler hakkında bilgileniyor ve kendi şartlarına uygun modeller geliştiriyor. Tüketicilerin zehirsiz üreten çiftçiye alım garantisiyle, temiz ürün yetiştirme desteği vermesi de bu üreticilerin sayısının artmasını sağlıyor.”

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin Zehirsiz Sofralar Projesi kapsamında yayımlanan Üretici Rehberi, bir yandan pestisitlerin zararlarına dikkat çekerken, diğer yandan da çiftçilerin zehirsiz üretime nasıl geçebilecekleri ve doğrudan pazarlama yolları konusunda yol gösteriyor; örnek uygulamalara yer veriyor.

Üretici Rehberi’ne buradan ulaşabilirsiniz.

Kaynaklar:

  • FAO Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu Raporu.2019
  • FIBL (Research Institute of Organic Agriculture), Organic World Statistics
  • BM Özel Röportörü Olivier De Schutter. Agroekoloji ve Gıda Hakkı Raporu.2011
  • http://rodaleinstitute.org/assets/FST-Brochure-2015.pdf
  • Organik Tarım Türkiye’yi Besler. Bulut Aslan, Yonca Demir.2014
16 Şub

Çiftçi uyardı: “Otu, böceği öldüren, insanı da öldürüyor.”

Zehirsiz Sofralar Projesi kapsamında gerçekleşen gezide basın mensupları zehirsiz üretimin nasıl mümkün olabildiğini üreticiden dinledi.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği tarafından pestisitlerin zararları konusunda farkındalık yaratmak ve Türkiye’de pestisit kullanımını azaltmak amacıyla yürütülen Zehirsiz Sofralar Projesi kapsamında 15 Şubat’ta bir basın gezisi düzenlendi. Bursa Karacabey’de 20 yıldır organik tarım yapan Şaban Burhan’ın çiftliğine yapılan ziyarette basın mensuplarına proje hakkında bilgi verildi, zehirsiz üretimin nasıl mümkün olabildiği örneklerle anlatıldı.

Şaban Burhan Çiftliği, Bursa/Karacabey

Çok sayıda basın mensubunun katıldığı gezide araziler incelendi, alternatif yöntemler ve uygulamalar yerinde gözlemlendi.

Basın mensuplarına açıklama yapan ve pestisitlerin sıklıkla anıldığı üzere tarım ilacı değil, zehir olduğunu ifade eden Zehirsiz Sofralar İletişim ve Kampanya Koordinatörü Turgay Özçelik, endüstriyel tarımda zehir kullanımının tam bir çılgınlık boyutuna vardığını, bir elmaya soframıza gelene kadar ortalama 16 kez pestisit uygulandığını ifade etti: “Pestisitler toprağımızı, suyumuzu, havamızı kirletiyor; bizi, arıları, kuşları, faydalı böcekleri zehirliyor. Özellikle çocuklar pestisitlerin zararlarından en çok etkilenen grup. Yapılan araştırmalar anne sütünde, bebek mamalarında, bebeklerin göbek kordonlarında bile pestisit kalıntılarına rastlandığını gösteriyor.”

Buğday Derneği Koordinasyon Kurulu Üyesi Oya Ayman yaygın kanının aksine, pestisitlere mahkum olmadığımızı, zehirsiz de üretebilmenin mümkün olduğunu söyledi. “Organik tarım, onarıcı tarım, agroekoloji gibi pek çok yöntem; biyolojik mücadele, kültürel mücadele gibi pek çok teknik ile zehirsiz üretim yapmak mümkün. Türkiye’de yüzlerce üretici bu yöntem ve teknikleri kullanarak sürdürülebilir bir şekilde üretim yapıyor. Bugün ziyaret ettiğimiz üreticimiz Şaban Burhan bunlardan biri. Biz tüketicilere çok şey düşüyor. Alışveriş yaparken sağlıklı gıdayı tercih etmek, zehirsiz ürünü tercih etmek, Şaban Burhan gibi doğa dostu yöntemlerle üretim yapan çiftçilerimizi desteklemek anlamına geliyor.”

Dünyanın çocuklarımıza ait olduğunu ve onlara yaşanabilir bir dünya bırakmanın görevimiz olduğunu ifade eden organik tarım üreticisi Şaban Burhan, herkesin sağlıklı gıda yiyebilmesi için organik üretim yaptığını belirtti. “Otu, böceği öldüren pestisitler, insanı da öldürüyor. 20 yıl önce tarımı hiç bilmezken, şimdi organik yöntemlerle 200 dönüm arazide 85 çeşit ürün yetiştirebiliyor ve geçimimi sağlayabiliyorum. Kendi çocuklarıma ve herkese sağlıklı gıda yedirebilmek için çalışıyorum. Buğday Derneği’nin öncülüğünde kurulan %100 Ekolojik Pazarlar’da ürünlerimi satabiliyorum.”

Pestisit kullanımının toprağa zarar verdiğini ifade eden Burhan, “tarım zehirleri tüm böcekleri öldürüyor. Bu sefer, arkadan daha yoğun, güçlü ve direnci artmış bir zararlı popülasyonu geliyor. Oysa bizim kullandığımız biyolojik mücadele gibi organik tarım yöntemlerinin ‘dost işçilerimiz’ dediğimiz uğur böceği ve arılara hiçbir zararı yok, sadece zararlıyı öldürüyor. Böylece bizim dost işçilerimiz çoğalıyor.” dedi. Organik üretimin desteklenmesi gerektiğini söyleyen Burhan, alım garantisi veren projelerle tarımın sürdürülebilirliğinin sağlanması gerektiğini ifade etti. “Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin alım garantisi verdiği proje dahilinde siyez buğdayı ekiyorum. Çiftçi eğer ana kalemlerde sözleşmeli tarım yapabilirse atıl ürün olmaz ve çiftçimiz geçimini sürdürebilir.”

Zehirsiz Sofralar Mümkün

Türkiye’de pestisit kullanımı son dört yılda %51 artmış durumda. Pestisit, endüstriyel tarımda mantar, böcek, yabani otlara vs. karşı kullanılan kimyasalların genel adı. Ancak “tarım ilacı” olarak bilinen pestisitler iyileştirmiyor; toprağı, suyu, havayı, insanları, hayvanları zehirliyor. Bitkilere uygulanan pestisitlerin sadece yüzde 2’si uygulandığı alanda kalıyor; geriye kalan yüzde 98’lik kısım havaya, toprağa ve suya karışıyor.

Günümüzde yaygın olarak kullanılan bazı pestisitler hayvan deneyleri dikkate alındığında, insanlar için ”kanserojen olması kuvvetle muhtemel olanlar” ya da ”muhtemel kanserojen” olarak sınıflandırılıyor. Pestisitler üzerine yapılan çalışmalar, çiftçiler ve tarım işçileri üzerindeki akut etkileri dışında, alınan miktarlar görece küçük olsa da, uzun süre boyunca maruz kalındığında insanlarda kronik hastalıklara da neden olabildiğini göstermektedir. Pestisitlerin insanların sinir ve hormonal sistemine zarar verdiği biliniyor. Ayrıca araştırmalar pestisit kullanımı ile sarkomlar (bir tümör grubu), multipl miyelomlar, prostat, pankreas, akciğer gibi kanser türleri, beyin tümörleri, bilişsel ve psikomotorik fonksiyonlarda bozulmalar ve depresyon arasında bağlantı olduğunu gösteriyor. Çocuklarda öğrenme ve dikkat eksikliği, duyusal eksiklikler veya gecikmiş gelişim, pestisite maruz kalma sonucu en sık görülen nörolojik bozukluklar arasında yer alıyor.

Sağlığa etkilerinin yanı sıra su, toprak, biyolojik çeşitlilik, iklim üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle Buğday Derneği olarak “tarım ilacı” ve “pestisit” yerine, nasıl fareler için kullanılan pestisite “fare zehiri” deniliyorsa, “tarım zehiri” kavramını kullanmayı öneriyoruz.

Şaban Burhan’ın ve onun gibi pek çok doğa dostu üreticinin deneyimleri, zehirsiz üretimin mümkün olduğunu kanıtlıyor. Tarım zehirlerine mahkum değiliz, pestisit kullanmadan da gıdamızı yetiştirebiliriz.

100’ün üzerinde kurum ve inisiyatifin yan yana gelerek oluşturduğu Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı, 23 Kasım 2019’da “Tüm Canlılar İçin Zehirsiz Sofralar” başlığıyla bir imza kampanyası başlattı. Kampanyada Dünya Sağlık Örgütü tarafından “son derece tehlikeli”, “yüksek seviyede tehlikeli” ve “muhtemel kanserojen” olarak belirlenen ve pestisitlerde kullanılan 13 etken maddenin öncelikle ve ivedilikle yasaklaması talep ediliyor.

Zehirsiz Sofralar Projesi kapsamında oluşturulan Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı, herkesi kampanyaya destek olmaya, geleceğine sahip çıkmaya çağırıyor.

Zehirsiz Kampanya linki: Change.org/ZehirsizSofralar

Zehirsiz Sofralar Projesi Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Avrupa Pestisit Eylem Ağı (PAN Europe) tarafından yürütülmekte ve Avrupa Birliği tarafından Sivil Toplum Diyaloğu V Programı kapsamında desteklenmektedir.

Zehirsiz Sofralar Projesi ve Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı ile ilgili haberleri web sitemizden takip edebilirsiniz:www.zehirsizsofralar.org

16 Ara

Kartal %100 Ekolojik Pazar 10. Yaşını Kutluyor

İstanbul Anadolu Yakası’nın ilk organik pazarı Kartal %100 Ekolojik Pazar 22 Aralık Pazar günü 10. yaşını kutluyor.

Kartal Belediyesi yönetiminde ve Buğday Derneği’nin destek ve danışmanlığında 20 Aralık 2009 tarihinde kurularak; ekolojik sertifikalı ürünlerin sağlıklı ve güvenilir bir model ile tüketicilere üretici veya temsilcileri tarafından, en uygun fiyata ve taze bir biçimde ulaşmasına olanak sağlayan Kartal %100 Ekolojik Pazar 10. yılında da tüketicilere temiz, güvenilir ve sertifikalı organik ürünler sunmaya devam ediyor.

Kartal %100 Ekolojik Pazar’ın 10. yaşı, 22 Aralık’ta pazar alanındaki Zehirsiz Sofralar söyleşi ve belgesel gösterimi, atölyeler, müzik dinletileri ve 10. yıla özel indirimler ile kutlayacak. Buğday Derneği, artık gelenekselleşen bu etkinliklere tüm İstanbul halkını davet ediyor.

“Bu pazar bir alışverişten, ekolojik sebze meyveden çok öte; bir hareket, bir ‘halk platformu’, bir paylaşım mekânı…” – VICTOR ANANIAS

Kartal %100 Ekolojik Pazar

Organik Tarım Sektörünün Öncüsü 

Kurulduğundan bu yana organik tarım sektörünün öncü girişimlerinden biri olan Kartal %100 Ekolojik Pazar, açıldığı günden beri hem Kartal halkına hem de Anadolu Yakası’nın çeşitli ilçelerinden gelen müşterilere hizmet veriyor. Haftalık taze meyve ve sebze satışı 5-5.5 ton arasında olan pazarda mevsimin tüm ürünlerinin yanı sıra hayvansal ürünlerden şifalı bitkilere, kuru yemişten deterjana, çikolatadan birçok gurme ürüne kadar organik sertifikalı yüzlerce ürüne ulaşmak mümkün.

Kartal %100 Ekolojik Pazar’a Mersin, Hatay, İzmir, Beypazarı, Zonguldak Alaplı ve Gökçeada gibi Türkiye’nin birçok noktasından gelen üreticiler, organik ürünlerini zehirsiz gıda talep eden tüketiciler ile buluşturuyor. Pazar, yeni üreticiler veya mevcut üreticilerin yeni ürünleri ile her geçen gün organik ürün bereketini daha da artırıyor.

Zehirsiz Pazarlar Mümkün 

Ekolojik tarım, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren bir tarım şekli olduğu için tarım zehiri pestisitler, hormonlar ve kimyasal gübrelerin kullanılmadığı, sürdürülebilir ve en yaygın yöntem. Ekolojik tarım yöntemi ile üretilen ürünlerde GDO kullanımı kesinlikle yasaktır.

Sadece organik sertifikalı ürünlerin satıldığı %100 Ekolojik Pazarlar, ekolojik tarımın yaygınlaşmasıyla birlikte, gelecek kuşaklar için daha yaşanabilir bir dünya ve sağlıklı bir toplum yolunda dönüşüme hizmet ediyor.

Türkiye’de ekolojik ürünlerin ve pazarların yaygınlaşmasına ön ayak olan Buğday Derneği’nin öncülüğünde, Şişli’den sonra Kartal, Bakırköy ve Beylikdüzü’nde; İstanbul dışında ise Kayseri Kocasinan’da ve İzmit’te %100 Ekolojik Pazarlar açıldı. Böylece ekolojik ürünler daha çok tanınır, bilinir ve ulaşılabilir hale geldi.

Her Şey Kayıt Altında ve İzlenebilir

Buğday Derneği, oluşturduğu %100 Ekolojik Pazar Standartları ile organik pazarların sağlıklı işleyen ve güvenilir bir model olarak yaygınlaşmasına öncülük ederek, üstlendiği bu rolü, hazırladığı internet veritabanı ile daha da ileriye taşıyor. Yerel yönetim yetkilileri, ürünlerin satış verilerini tarih, satıcı, üretici, ürün, çeşit, miktar, fiyat ve mali belgeler bazında kayıt altına alıyor. Ayrıca​ %100 Ekolojik Pazarlar’da satılan tüm ürünlere ait sertifikalara www.ekolojikpazarlar.org adresinden ulaşılabiliyor.

Belediyelerin yanı sıra, Buğday Derneği ve Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından da denetimleri yapılan Pazarlar’da, düzenli olarak ürünlerden numune alınarak akredite laboratuvarlara gönderiliyor. Kalıntı çıkan veya sertifika kapsamı dışında ürün sattığı tespit edilen üreticiler ve esnaf pazardan men ediliyor.

Güvenilir Gıda İçin Organik Tarım Desteklenmeli 

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her yıl en az 3 milyon kişi pestisit zehirlenmesine maruz kalmaktadır. Her yıl büyük çoğunluğu tarım sektör çalışanlarının oluşturduğu 20 bin kişi yanlış pestisit uygulamaları nedeniyle ölmektedir.

Kullanılan kimyasalların gıdada bıraktığı kalıntılar vücudumuza alınarak birikmektedir. Biriken kimyasallar kanser, üreme bozuklukları, hormon dengelerinde bozukluklar, bağışıklık sistemi sorunları, sinir sistemi rahatsızlıkları (beyin gelişiminde zarar, depresyon, konsantrasyon bozukluğu vs ), alerjiler, astım gibi birçok sağlık sorununa sebep olabilmektedir.

Araştırmalar, endüstriyel, yoğun tarımda kullanılan tarım zehiri ve sentetik kimyasal gübrelerin, yanlış toprak işleme uygulamalarının toprağı fakirleştirdiği, yeraltı sularını kirlettiği için sürdürülebilir olmadığını gösteriyor. Petrol ve ürünlerine dayanan bu tarım sistemi toprağın tuzlanmasına sebep olmakta, küresel iklim değişikliğini de ciddi biçimde etkilemektedir. Ayrıca zamanla hastalık etmenleri ve böceklerin tarım zehiri pestisitlere karşı direnç geliştirdikleri, dirençli tür sayısının arttığı tespit edilmiştir.

Organik üretimin, dünyada hızla artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayamayacağını iddia eden konvansiyonel tarım savunucularının aksine, bilimsel araştırmalar organik tarımın dünyayı besleyebileceğini kanıtlıyor. Sağlıklı, güvenilir gıda hakkımızı korumak ve doğanın sürdürülebilirliğini sağlamak için organik tarım ve organik ürünler desteklenmeli.

Kartal %100 Ekolojik Pazar 10.Yıl Kutlamaları Etkinlik Programı

Gelin, Kartal %100 Ekolojik Pazar’ın 10. yaşını hep birlikte kutlayalım.

  • Ayrıntılı adres bilgisine buradan ulaşabilirsiniz.
11 Ara

Kayseri Kocasinan %100 Ekolojik Pazar’ın bereketi her geçen yıl artıyor

Kayseri’de bu yıl 7. kez kurulan Kocasinan %100 Ekolojik Pazar’daki satış verileri Kayseri’de organik üretimin gelişmeye devam ettiğini ve organik ürüne olan ilginin giderek arttığını ortaya koydu.

Kayseri İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Kocasinan Belediye Başkanlığı, Kapadokya Organik Tarım Üreticileri Birliği Derneği ve Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği işbirliği ile 2013 yılında kurulan ve mevsimlik olarak hizmet veren Kocasinan %100 Ekolojik Pazarı, Erciyesevler Mahallesi’nde 28 Temmuz’da sezonu açarak, üç ay boyunca hizmet verdi. Bereketli bir sezon geçiren Pazar, 7. yılında da tüketicilere temiz, güvenilir ve sertifikalı organik ürünler sunmayı sürdürdü.

70 üretici 2300 dekar alanda organik üretim yapıyor

Ekolojik tarımı yaygınlaştırmak; üreticiyi örgütlemek, teşvik etmek, pazarlama sorununu çözmek ve paralelinde tüketiciyi bilinçlendirmeyi amaçlayan Kayseri İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen “Organik Tarımın Geliştirilmesi ve Yaygınlaştırılması” projesi kapsamında 10 ilçede toplam 70 üretici 2300 dekar alanda geçiş 1, geçiş 2 ve organik sertifikalı üretim yapıyor. Bu üreticilerden 41’i, %100 Ekolojik Pazar’a ürünleriyle katılıyor.

Kayseri organik tarımın geliştirilmesinde başarılı bir örnek

Ekolojik pazarda bu yıl 187.261,30 kg. taze sebze ve meyve satışı gerçekleşirken son 5 yılın toplam taze sebze ve meyve satışı 821.363,56 kg.’a ulaştı. Üreticilerin bu yıl %100 Ekolojik Pazar’dan elde ettikleri toplam gelir ise 716.545 TL.

Kayseri Kocasinan
%100 Ekolojik Pazar
Taze sebze ve meyve
Toplam satış (KG)
Taze sebze ve meyve
Ciro (TL)
2015 139.181,35 327.704,50
2016 183.511,46 477.383,00
2017 151.817,10 394.645,00
2018 159.592,35 591.293,00
2019 187.261,30 716.545,00
TOPLAM 821.363,56 2.507.570,5

Buğday Derneği tarafından hazırlanan web tabanlı veri kayıt ve takip programının sonuçlarını değerlendiren Buğday Derneği Genel Müdürü ve %100 Ekolojik Pazarlar Koordinatörü Batur Şehirlioğlu Kayseri Kocasinan %100 Ekolojik Pazar’daki ürün fiyatlarına dikkat çekti ve şu açıklamalarda bulundu: “Görülüyor ki devlet, üretimi; yerel yönetimler de sivil toplum örgütlerinin katkıları ile organik pazarları destekler, üretim ve tüketimde yerellik sağlanarak organik pazarlar üreticiden tüketiciye hale gelirse, organik ürünlerdeki fiyatlar da aşağı çekilebiliyor. Kayseri organik pazar fiyatları İstanbul, Ankara ve İzmir’deki organik pazarların nerede ise yarısı bir bedel. Buğday Derneği olarak Tarım ve Ormancılık Bakanlığımızı ve yerel yönetimleri işbirliği içinde hem üretim hem pazar ayağı bir arada olacak şekilde organik tarımı desteklemeye çağırıyoruz. Kayseri Kocasinan %100 Ekolojik Pazar modelinin yaygınlaşmasını temenni ediyoruz.”

Güvenilir gıda için organik tarım desteklenmeli

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her yıl en az 3 milyon kişi pestisit zehirlenmesine maruz kalmaktadır. Her yıl büyük çoğunluğu tarım sektör çalışanlarının oluşturduğu 20 bin kişi yanlış pestisit uygulamaları nedeniyle ölmektedir.

Kullanılan kimyasalların gıdada bıraktığı kalıntılar vücudumuza alınarak birikmektedir. Biriken kimyasallar kanser, üreme bozuklukları, hormon dengelerinde bozukluklar, bağışıklık sistemi sorunları, sinir sistemi rahatsızlıkları (beyin gelişiminde zarar, depresyon, konsantrasyon bozukluğu vs ), alerjiler, astım gibi birçok sağlık sorununa sebep olabilmektedir.

Sağlıklı, güvenilir gıda hakkımızı korumak ve doğanın sürdürülebilirliğini sağlamak için organik tarım ve organik ürünler desteklenmeli.

01 Eki

Güvenilir gıda hakkında doğru bilinen yanlışlar

“Doğal”, “natürel”, “hormonsuz”, “hakiki”, “köy ürünü”, “saf” gibi tanımlamalar tüketiciye ürün hakkında hiçbir garanti vermez. Yalnızca “organik” logolu ürün, insan ve doğa sağlığını olumsuz etkileyecek girdi ya da tekniklerin kullanılmadığını garanti eder.

Pazarlarda, dükkânlarda, doğal ürün sattığını iddia eden çiftliklerin e-ticaret sitelerinde ya da kırsalda yol kenarlarında sıkça karşılaştığımız “doğal ürün”, “köy ürünü”, “naturel ürün”, “hormonsuz”, “arılı ürün”, “hakiki ürün”, “saf ürün”, “%100 naturel” vb. ifadeler bir ürünün organik ya da ekolojik olduğu anlamına gelmez. Buğday Derneği’nin yaptığı anketlerde tüketiciler, doğal ürünün ne olduğu konusunda birbirinden çok farklı yanıtlar veriyor. Herkesin “doğal” tanımı ayrı. Kimine göre doğadan toplanan kuşburnu, kimine göre tarlada zirai ilaca, serada hormona maruz kalmayan ürün, kimine göre gıda katkı maddesi eklenmemiş ürün, kimine göre de herhangi bir işleme maruz kalmadan üretilen ürün, doğal olabiliyor.

Gıda sektörüne karşı güvensizlik ve tüketicinin sağlıklı, güvenilir gıda arayışı, üretici firmaları “doğal” gibi yanıltıcı ifadeler kullanmaya yöneltiyor. Etiketinde “doğal” terimini okuduğumuzda ise o ürünün müdahale edilmemiş, katkısız, sağlıklı olduğunu düşünüyoruz. Ancak ne yazık ki durum hiç de bizim düşündüğümüz gibi değil.

Organik ürün aslında nedir?

Herhangi bir denetime ve belgeye tabi olmayan doğal ürünlerin gerçek olup olmadığı tamamen kişisel bilgi, deneyim ve güvene dayalı. Oysa organik ürünler, 5262 sayılı Organik Tarım Kanunu ve Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğe uygun olarak, tohumdan hasada, hasattan tüketicinin eline ulaşıncaya kadar tüm süreçlerde insan sağlığına zararlı hiçbir kimyasal girdi, katkı maddesi ve yöntem kullanılmadan, doğaya ve tüm canlılara zarar vermeden yetiştiriliyor, işleniyor, depolanıyor, ambalajlanıyor, etiketleniyor ve pazarlanıyor.

Organik ürün konusunda nelere dikkat etmeli?

“Organik” kelimesi ile eşdeğer anlamlı kelimeler sadece “Ekolojik” ve “Biyolojik” kelimeleridir. Bunun dışında kullanılan ve ürünün sağlıklı olduğuna yönelik çağrışım yapan ifadelerin herhangi bir garantisi, teminatı bulunmuyor. Örneğin, hiç taze ot yemeden, kuru ot ve GDO’lu yemlerle beslenen; doğasına aykırı, hastalık riskini artıran kapalı ve sıkışık alanlarda özgürce yaşayamayan hayvanlardan elde edilen süt ve süt ürünleri bile “doğal” etiketiyle satışa sunulabiliyor.

#PekiBunuKimYutar? sorusuyla süt sektörüne yönelik kampanyamızı buradan imzalayabilirsin.

Organik ürün sertifikası nedir?

Her sertifika “organik ürün sertifikası” değildir. Türkiye’ de “iyi tarım uygulamaları” ürünlerine de sertifika verilmektedir. Bu ürünler kimyasal girdilerin asgari miktarda ve doğru kullanıldığı ve hijyenik koşullara dikkat edilerek üretilen kontrollü ve sertifikalı ürünlerdir, sağlık ve çevreye etkileri açısından organik ürünlerle karşılaştırılamazlar.

Ürünümüz dökme (pazarlarda kilo/adet ile) olarak satılan bir ürünse (domates, biber, karpuz vb.) üreticinin müteşebbis sertifikası ve ürüne ait düzenlenmiş ürün sertifikalarından organik olup olmadığını anlayabiliriz. Üretici değil manav vs. gibi bir satıcıdan/aracıdan alınıyorsa ürün sertifikası dışında faturasını da muhakkak sormalı, sertifikadaki ürünler ile satılan ürünü karşılaştırmalı, sertifika ve fatura tarihini kontrol etmeliyiz.

Organik ürün etiketinde; ürünün adı ve sertifika statüsü, yetkilendirilmiş (kontrol ve sertifika) kuruluşun adı, logosu, kod numarası, ürüne ait sertifika numarası, çiftçi kodu, hasat yılı, parti veya seri no, içindekiler, üretim tarihi, son kullanma tarihi, gramaj, kime ait olduğu, üretim yeri, üretim izni, yönetmeliğe uygun olarak üretildiğine dair ifade, menşei (Türk malı vs), ithal ürünlerde Türkçe etiket bilgileri ve üstünde ORGANİK TARIM altında TÜRKİYE CUMHURİYETİ yazan yuvarlak logoyu aramalısınız.

Organik ürünleri nereden bulabiliriz?

Organik ürünlere ulaşmanın en kolay ve güvenilir yolu %100 Ekolojik Pazarlar’dır.

Şişli %100 Ekolojik Pazar
Cumartesi günleri, Cumhuriyet Mah. Gökkuşağı Lala Şahin Sok. Feriköy-Şişli.
07.00 – 17.00 saatleri arasında.

Bakırköy %100 Ekolojik Pazar
Cuma günleri, Airport Outlet Center’ın arka açık otoparkında, 10.00 – 17.00 saatleri arasında.

Beylikdüzü %100 Ekolojik Pazar
Cumartesi günleri, Beylikdüzü Çarşamba Pazarı’nda, 10.00 – 17.00 saatleri arasında.

Kartal %100 Ekolojik Pazar
Pazar günleri, Hükümet Konağı Caddesi, Kartal meydanı, Kartalbaba geçidi yanında, 08.00 – 17.00 saatleri arasında.

İzmit %100 Ekolojik Pazar
Cumartesi günleri, İzmit 41Burda AVM’de, 10.00 – 18.00 saatleri arasında.

Kayseri – Kocasinan %100 Ekolojik Pazar
Pazar günleri, Erciyesevler Kapalı Semt Pazarı’nda, 08.00 – 17.00 saatleri arasında. *Sadece Temmuz – Kasım ayları açıktır.