13 Tem

Türkiye 1. Tarım ve Gıda Etiği Kongresi

Tarım ve gıda etiği; gıdada tağşiş, tarım işçileri hakları ve çalışma koşulları, adil ticaret, doğal kaynakların korunması, hayvan refahı, tüketici hak ve sorumlulukları, izlenebilirlik, GDO’lar, doğa dostu tarım ve sağlık gibi onlarca konuyu kapsayan ve ne yazık ki ülkemizde geri planda kalan bir kavram olsa da, Tarım ve Gıda Etiği (TARGET) Projesi çalışmaları tarım ve gıda etiği konusunda önemli bir boşluğu doldurmaya devam ediyor. Buğday Derneği olarak, kurulduğumuz günden bugüne önemle üzerinde durduğumuz tarım ve gıda etiği konusundaki tüm bu gelişmelerden oldukça umutluyuz.

TARGET Projesi, projenin bir diğer aşamasını da Tarım ve Gıda Etiği Derneği‘ni kurarak gerçekleştirdi. Tarım ve Gıda Etiği Derneği sayesinde; tarım ve gıda sisteminin kapsadığı tüm faaliyetlerde ortaya çıkan, yolsuzluk gibi etik konular ve sorunlar hakkında tüm toplum ve kesimlerde farkındalık ve duyarlılığın gelişmesine büyük bir katkı sağlanacak. Proje kapsamında, Haziran ayında Buğday Derneği’nin de katılımıyla ”Proje Birinci Değerlendirme Toplantısı” yapıldı ve Nisan ayında düzenlenen yine Buğday Derneği’nin de katılımcısı olduğu ”Sorun Analizi Atölye Çalışması” raporu da geçtiğimiz günlerde yayınlandı.

Proje kapsamında sırada uluslar arası katılımlı, ”Türkiye 1. Tarım ve Gıda Etiği Kongresi” var. Düzenleme çalışmalarına başlanan kongre, 10-11 Mart 2017 tarihlerinde Ankara’da gerçekleşecek. Bilim ve danışma kurulunda, Buğday Derneği Eş Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu’nun da yer aldığı kongreye bildiri özeti son gönderim tarihi 30 Eylül 2016.

TARGET Projesi hakkında detaylı bilgi için; www.target-prj.org/

Tarım ve gıda etiği nedir?
Oldukça geniş yelpazeli bu kavramı şöyle tarif edebiliriz: Doğal kaynakların korunması, biyoçeşitliliğin muhafaza edilmesi, iklim değişikliği ile mücadele, çevre dostu tarım sistemleri ve uygulamaları konusundaki değer algısı, aile çiftçiliğinin sürdürülmesi teşviği, tarım işçileri ve kadın çiftçiler gibi tarımsal üretimin dezavantajlı aktörlerinin sorunları, sağlıklı ve yeterli gıdaya erişimde insan haklarının yeri, tarım ve gıda alanında yerel kültürlerin korunması, yerel ve mevsimsel ürünlerin öncelenmesi ve gıdanın boşa harcanmaması, tarımın itibarının yükseltilmesi, tarım ve gıda sisteminde yolsuzluğun önlenmesi, vb… gibi  birçok konu tarım ve gıda etiğine dahildir.

Alınan kararlarda, yapılan tercihlerde ”değerler” söz konusu olduğunda etik alandayız demektir. Genellikle söz konusu değerler arasında bir çatışma olmadıkça etik bir karar verme sürecinden geçmekte olduğumuzu fark etmeyiz. Uygulamalı etikte bu temellendirme başlıca üç bağlamda yapılır:

Esenlik (wellbeing): Alınan kararlar insanların ve hayvanların sağlığı ve refahı için iyi  midir?
Özerklik (autonomy): İnsanların tarım ve gıda konusundaki özerkliklerinin ve ahlaki sorumluluklarının sınırları nedir?
Adalet (justice): Alınan kararlar herkes için adil mi?

Değerlerin evrensel temelleri olmakla birlikte, ifade ediliş biçimleri içinde yaşanılan toplumla ilişkilidir ve toplumsal kabuller çoğu kez bir uygulamayı doğru ya da yanlış olarak tanımlamamızın nedenini oluşturur. Ancak etik bilince ve etik açıdan eleştirel düşünme duyarlılığına sahip bireyler toplumsal kabulleri de sorgulayabilirler. Bu niteliklere sahip bireyler topluma değerleri ifade edebilmeleri için yeni biçimler önerebilirler.

Etik tercihler yapılırken farklı uygulamaların yaratacağı sonuçlar üzerinde özenle düşünülmelidir. Değer çatışmaları ile ilgili kararlar alırken daima bir değeri başka bir değeri korumak adına harcamak söz konusudur. Böylesi bir değer harcama çoğu kez uzun vadeli kestirimler yapmayı da içerir. Sözgelimi, modern tarım teknikleri bize daha ucuz üretim yapma olanağı veriyor; daha fazla kişiyi, daha ucuza doyurabileceğiz, ama bunu daha uzun yıllar sürdürebilmek mümkün mü, yoksa gelecek kuşakların haklarına mı el koyuyoruz?

Etik, belli değerleri tutucu bir biçimde ve her koşulda desteklemek değildir. Tarım ve gıda ile ilgili farklı ve zaman zaman çatışan değerleri ele almak, öncelikle bu değerlendirmeyi yaparken gerçekliğin sınırları içinde bulunmayı, yani bilgi sahibi olmayı gerektirir. Uygulamalı etik alanında bir değerin korunmasını önermek etmez; onun nasıl korunacağını da ortaya koymak gerekir. Belirli durumlar için verilen kararları genellemek ise daha büyük bir duyarlılık ve sorumluluk bilinciyle gerçekleştirilmesi gereken bir çaba, etik açıdan oldukça iddialı bir eylemdir. Bu nedenle etik alanında çalışanlar kaba bir ahlakçılığı kuşkuyla karşılarken, genelleme yapma konusunda sakınımlı olmayı bir erdem olarak kabul ederler.