All posts by Batur Şehirlioğlu

26 Nis

Kartal %100 Ekolojik Pazar’da aşure bereketi…

Kartal %100 Ekolojik Pazar’da aşure bereketi…

Üreticiler ve esnaf aşure kaynatıyor…

Buğday Derneği ve Kartal Belediyesi işbirliğindeki Kartal %100 Ekolojik Pazar’da bu hafta aşure bereketi yaşanacak. Pazardaki üreticiler ve esnaf 8 Ekim Pazar günü saat 12:00’de aşure kaynatacak. Üreticiler ve esnaf, ortaklaşa kaynatacakları aşure bereketine herkesi davet ediyor…

İlk olarak 2006 yılında Şişli’de kurulan %100 Ekolojik Pazarlardan ilk başta birkaç yüz kişi alışveriş yaparken, şu an pazarlardan alışveriş yapanların sayısı 5 bini aşmış durumda. İstanbul’un Şişli’den sonra en büyük ikinci ekolojik pazarı olan Kartal %100 Ekolojik Pazar, haftalık 5416 kg satış ortalamasıyla Türkiye’deki organik üretimin gelişmesi ve halkın sağlıklı, güvenilir gıdaya erişebilmesi konusunda önemli bir işleve sahip. Kartal %100 Ekolojik Pazar üreticileri ve esnafı, pazarın bereketinin artarak sürmesi ve paylaşılması adına aşure kaynatacak.

Kartal %100 Ekolojik Pazar esnafı ve üreticileri, pazarın bereketini yaşamak, paylaşmak ve tatmak için herkesi 8 Ekim Pazar günü saat 12:00’de pazar alanına davet ediyor…

Ulaşım bilgilerini buradan görebilirsiniz: http://ekolojikpazarlar.org/?page_id=2416

 
26 Nis

Gıdanızın sorumluluğunu alın, kendi %100 Ekolojik Pazarınızın yöneticisi olun!

Buğday Derneği sizi sadece “tüketici” olmamaya, sofranıza gelen gıdanız için sorumluluk almaya, “türetici” olmaya çağırıyor.

%100 Ekolojik Pazarlar’ın en önemli paydaşlarından biri de sizlersiniz. Pazarların işleyişi ve geleceği hakkında alınacak kararlara sizin katılımınız, kendi gıdanız konusunda sorumluluk almanız Türkiye’deki organik üretimin gelişebilmesi için büyük önem taşıyor.

%100 Ekolojik Pazarlar’da “Türetici Komisyonları” kuruluyor. Ekolojik Pazar müşterileri olarak kurulacak olan Türetici Komisyonları’na katılıp hem pazarların işleyişi ve yönetiminde söz sahibi olabilir hem de pazarların her anlamda geliştirilmesi ve kalitesinin arttırılması konusunda sorumluluk alabilirsiniz; Buğday Derneği, pazar esnafı ve üreticiler, yerel yönetim temsilcilerinden oluşacak Ekolojik Pazar Komisyonu’na temsilci göndererek Ekolojik Pazarlar’ın idaresi ve geleceği hakkında karar verebilirsiniz. Tüketici olmanın ötesine geçerek bir “türetici” olarak kendi gıdanızın ve pazarınızın sorumluluğunu alabilirsiniz.

Komisyonların toplanma tarihleri ve yerleri ayrıca her pazar için duyurulacaktır.

Türetici Komisyonları’na katılın, ekolojik pazarınıza sahip çıkın!

26 Nis

Yüksek oranda radyasyon bulunduğu iddiasıyla geçtiğimiz aylarda gündeme gelen Kisir ile ilgili belirsizlik ve ilgisizlik, halk sağlığı açısından endişe yaratıyor

Aydın, Söke’ye bağlı Kisir Mahallesi’nde yaşayanların son yıllarda sıkça yakalandığı söylenen kanser hastalığının, bölgedeki eski uranyum madeninden kaynaklanan radyasyonla ilişkili olduğuna dair iddialarla ilgili olarak yetkili kurumlar tarafından henüz net bir açıklama yapılmadı. Gündeme gelen birbirinden farklı araştırma sonuçları ise halk sağlığı açısından duyulan endişeyi daha da artırıyor.

Kisir ile ilgili ilk iddia 2014’te dile getirildi

Evrensel Gazetesi’nde 7 Mart 2014 tarihinde yer alan Özer Akdemir’in haberinde1 3 farklı bilim insanı tarafından yapılan ölçümler sonucunda Kisir’de normalden 450 kat fazla radyasyon tespit edildiği açıklandı. Habere göre üç farklı ülkeden bilim insanları üç farklı cihaz ile ölçümleri gerçekleştirdi.

Kisir’in yaylası Osmankuyu’da, 1958 yılında İngilizler tarafından açılan uranyum sondajı alanlarında yapılan ölçümlerde en yüksek değer olarak 56,1 mikro sievert tespit edildi. Haberde verilen bilgiye göre bu değer yıllık güvenli dozun 450 katına denk geliyor.

Üç yıl sonra aynı iddia tekrar gündemde

Hürriyet Gazetesi, 14 Mayıs 2017 tarihli haberinde2, Evrensel’in haberinde geçen araştırma sonuçlarını tekrar gündeme taşıdı. Haberde ayrıca Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) da bölgede incelemelerde bulunduğu, ancak bu incelemelerin sonuçlarını açıklamadığı ifade edildi.

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’na göre tehlike yok

Haberin yayınlanmasının ardından TAEK bir basın açıklaması yaparak 24 Ağustos 2015 ve 22 Ekim 2015 tarihlerinde yaptıkları incelemelerin sonuçlarını3 duyurdu. TAEK’in açıklamasına göre, elde edilen sonuçlar halk sağlığını tehdit edecek herhangi bir tehlikeli durum olmadığı yönünde. Sadece sondaj alanının olduğu Yusufağalar bölgesinde değerler biraz yüksek, ama TAEK’e göre bu değerler güvenli sınırlar içerisinde.

TAEK’in açıklamasında, gıda ve suda da inceleme yapıldığı, ancak elde edilen değerlerin normal düzeyde olduğu ve herhangi bir tehlike taşımadığı belirtiliyor. Suda yapılan incelemeler sonucunda elde edilen değerler de Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından belirlenen limitin altında. Ceviz, mısır ve zeytinde yapılan inceleme sonuçları da WHO’nun belirlediği limitlere göre normal değerlerde seyrediyor.

İnceleme sonuçları neden farklılık gösteriyor?

Medyada yer alan haberlerde geçen inceleme sonuçları ve TAEK’in açıkladığı veriler ciddi farklılıklar gösteriyor. Böyle önemli bir konuda bilim insanları ve kurumlar tarafından bilimsel verilerle farklı açıklamalar yapılması güven soununu beraberinde getiriyor.

Buğday Derneği olarak yaptığımız görüşme ve araştırmalar sonucunda, bilimsel sonuçların farklılık göstermesinin verilerdeki eksikliklerden kaynaklandığı sonucuna vardık.

Evrensel’de yer alan haberde yapılmış olan radyoaktivite incelemeleri anlık olarak ve yalnızca sondaj alanında ölçülen değerler. Oysa radyoaktivitenin normal değerden 450 kat fazla olduğunu söyleyebilmek için uzun süreli bir inceleme yapılması ve bu incelemelerin ortalamasının alınması gerekiyor. Bu yüzden anlık ölçümlerde TAEK’in ve diğer bilim adamlarının farklı değerler elde etmeleri şaşırtıcı değil.

Net sonuçlara ulaşmak için portatif cihazlar yerine daha sistematik, gelişmiş aletlerle incelemelerin yapılması gerekiyor. TAEK’in basın açıklamasında bölgeye bir Radyasyon Erken Uyarı Sistemi Ağı (RESA) kurularak radyasyon ölçümünün saat başı gerçekleştirilmesinin planlandığı belirtiliyor. Ancak mevcut ağa4 bakıldığında Kisir’e henüz RESA yerleştirilmiş değil. Kaldı ki, RESA sadece ani gelişebilecek bir radyasyon tehdidi için kullanılmakta, bu yüzden yerleştirilse bile Kisir açısından yeterli ve uygun bir yöntem olmaktan çok uzak.

Ayrıca TAEK’in araştırmasında, bölgede uranyum madeni olması, dolayısıyla asıl tehdidi oluşturanın bu izotop olmasına rağmen, uranyuma dair veriler bulunmuyor. TAEK’in hem toprak analizi sonuçlarında hem de gıda analizi sonuçlarında uranyum kalıntıları ile ilgili bir veri yok.

Köprübaşı örneği

Manisa’nın Köprübaşı ilçesi de, Kisir gibi uranyum maden yatağı. Köprübaşı ile ilgili de birçok bilim insanı ve kurum tarafından bireysel ölçümler yapıldı ve yüksek miktarda radyasyon tespit edildi. Bunun ardından TAEK yine bölgede incelemelerde bulunarak, aynen Kisir’de olduğu gibi, Köprübaşı için de herhangi bir tehlikeli değere rastlamadığını açıkladı5. Ama Köprübaşı raporu, Kisir gibi benzer bölgelerde nasıl araştırma yapılması ve nelerin incelenmesi gerektiğine dair örnek bir çalışma niteliği taşıyor.

Prof.Dr. Ahmet Şaşmaz tarafından Kanada’daki bir laboratuvar ile ortak yürütülen bir projeyle Köprübaşı uranyum yatağı çevresinde toprak, su ve bitki örneklerinde uranyum düzeyleri ve olası çevre etkilerinin belirlenmesi amaçlanmış. Bir yıl süren proje ve ölçümlerin ardından sonuçlar yazılı hale getirilerek ilgili makamlar ve kamuyou ile paylaşılmış. Araştırma sonucunda toprak, su ve bitkilerde elde edilen yüksek uranyum değerleri ile ilgili olarak Şaşmaz şunları söylüyor:

”Çalışma alanındaki toprak, su ve bitkilere ait uranyum analiz sonuçları, özellikle belli alanlarda kirlenme potansiyelinin yüksek olduğunu gösteriyor. Bu alanlar başlıca Kasar, Topallı, Killik, Kemhallı ve Taşharman bölgeleri. Bu yörelerde mostra vermiş veya gömülü halde uranyum yatakları gözleniyor. Bu uranyumlu kütleler, yöredeki topraklarının, yüzey-yeraltısularının ve bölgede yetişen bitkilerin değişik oranlarda kirlenmelerine neden oluyor.”

Şaşmaz’ın çalışması, en azından araştırma düzeyinde nelerin incelenmesi yönünde örnek olsa da, bu araştırmanın yayımlandığı 2008 yılından bu yana bölgede yetkililer tarafından herhangi bir önlem alınmış ya da sonrasında benzer bir araştırma yapılmış değil.

Radyasyon Acil Eylem Planı hazırlanmalı

Geçmişte uranyum maden alanı olarak kullanılan Kisir ve Köprübaşı için şu ana kadar TAEK’in yapmış olduğu incelemeler ve açıklamalar yeterli değil. Radyasyon çok önemli bir halk sağlığı sorunu. Bu konudaki ufak bir şüphe bile detaylı bir şekilde incelenmeli, gerekli önlemler alınmalı ve gerçekler bir an önce açıklanmalı.

Zaman kaybetmeden öncelikle Kisir’de uzun erimli, toprağı, suyu ve gıda maddelerini içeren bir analiz çalışması yapılmalı, uranyum kalıntıları da bu çalışmalara dahil edilmelidir. Bu çalışmaları yütütecek kurulun konuyla ilgili tüm disiplinleri(nükleer fizik, jeoloji, halk sağlığı…) kapsayan bir nitelikte olması, halkın vicdanını rahatlatacak sonuçlara ulaşabilmek için zorunludur. Bu araştırmalar düzenli olarak kamuoyu ile paylaşılmalı, bu esnada bölgede yaşayan halk için gerekli önlemler alınmalı ve zaman kaybetmeden kamuoyunu ikna edecek, güven telkin edecek bir eylem planı hazırlanmalı.

Köprübaşı için 2008 yılında gerçekleştirilen araştırma sonuçları dikkate alınmalı, güncel araştırmalarla bu veriler kontrol edilmeli, yine bu esnada bölgede yaşayan halkın sağlığı için gerekli önlemler alınarak, sonuçlar kamuyou ile paylaşılmalıdır.

Halkın sağlığı korunmalı!

Mesele, bazı çevrelerin ön plana çıkarmaya çalıştığı gibi bölgede organik tarımın yapılıp yapılmaması meselesi değil. Bölgede yapılan küçük ölçekli organik zeytincilikten elde edilen ürünler yaptığımız araştırmaya göre iç pazara bile sürülmemiş durumda. Ancak sorunun bizi ilgilendiren kısmı, sadece bölgede yetişen ürünün soframıza gelip gelmemesi değil; konunun halk sağlığını, yaban hayatını ve gıda güvenliğini nasıl etkilediğidir.

Organik tarım sertifikası konusunda da şuna açıklık getirilmelidir. Organik olsun, iyi tarım olsun, helal gıda olsun, hiçbir standardı, yönetmeliği ve bağımsız denetimi olmadan kendine doğal damgası vuranlar olsun, TAEK gibi kurumların uzun ölçekli olarak yapması gereken yüksek bütçeli bilimsel çalışmalar ve analizlerin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş sertifika kuruluşlarınca veya bireysel çabalarla yapılması mümkün değildir, yanıltıcı olabilir. Kontrol ve sertifika kuruluşunun yasal sorumluluğu üreticinin tarımsal üretim faaliyeti ve pazarlamasını denetlemektir. Tarımsal üretim ve pazarlama kapsamına girmeyen tıpkı Çernobil faciasında olduğu gibi çevre felaketi veya genel halk sağlığını ilgilendiren konular, ilgili bakanlıklar ve hükümetin müdahalesi kapsamındadır.  Bu konuda organik tarım sektör paydaşları, ilgili sivil toplum kuruluşlarına düşen, yetkili makamların gerekli ölçümleri yapmasını, tedbirleri almasını sağlamak için konuyu gündemde tutmak ve baskı unsuru olmaktır. Bu sayede organik tüketen veya tüketmeyen hiçbir vatandaşımızın, ama su ama gıda içerikli, radyasyondan zarar görmemesini sağlamaktır. Yetkili kurumların gıda üstünde yaptıkları ölçümlerde halk sağlığına etki eden tespitler söz konusu ise konu elbette Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na da bildirilmeli ve ilgili bakanlık da organik olsun veya olmasın bu ürünlerin o bölgede üretimi ve satışını durdurmalıdır.

Bölgede yaşayan insanların uranyuma ne kadar maruz kaldıklarının; bölgede sıklıkla görüldüğü iddia edilen kanser hastalığının uranyumla ilişkisinin olup olmadığının; suda, toprakta ve burada yetiştirilen gıdalardaki uranyum miktarının tehlikeli olup olmadığının yetkili makamlar tarafından acilen tespit edilip açıklanması gerekiyor.

Buğday Derneği olarak konunun takipçisi olmayı, konuyla ilgili gelişmeleri kamuyou ile paylaşmayı sürdüreceğiz.

 

1 https://www.evrensel.net/haber/80354/kanser-koyde-olumu-olctuler

2http://www.hurriyet.com.tr/kanser-koyun-haykirisi-biz-oluyoruz-40456882

3http://www.taek.gov.tr/sss-2/1639-basin-aciklamasi-aydin-ili-soke-ilcesi-kisir-mahallesinde-yuksek-radyasyon-olcumu-ve-kanser-hastaligi-ile-ilgili-basinda-yer-alan-haberler.html

4http://www.taek.gov.tr/uygulama/resa_doz/tum_iller.php

5http://www.taek.gov.tr/basin-aciklamalari/339-2014/1258-basin-aciklamasi-04-2014-koprubasi-manisa-3.html

26 Nis

KAYSERİ KOCASİNAN %100 EKOLOJİK PAZARI 5. YILINDA

Kayseri İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Kocasinan Belediye Başkanlığı, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Kapadokya Organik Tarım Üreticileri Birliği Derneği işbirliği ile 2013 yılında kurulan ve mevsimlik olarak hizmet veren Kocasinan %100 Ekolojik Pazarı 5. yılında da tüketicilere temiz, güvenilir ve sertifikalı organik ürünler sunmayı sürdürüyor. 6 Ağustos’ta sezonu açan Kocasinan %100 Ekolojik Pazarı bu yıl geçici olarak düzenlenen pazar çadırında Kayserililere hizmet veriyor, yapımı devam eden pazar yeri binasının ise 3 hafta içerisinde tamamlanıp açılması planlanıyor.

 

Pazar günleri kurulan Kocasinan %100 Ekolojik Pazarı’nda ve 2015’te 139.181 kg ürün satıldı. 2016 yılında ise Kocasinan %100 Ekolojik Pazar’da 183.511,46 kg taze sebze ve meyve satışı gerçekleşmiş olup çiftçiler 477.383 TL gelir sağlamıştır.

Ekolojik tarımı yaygınlaştırmak; üreticiyi örgütlemek, teşvik etmek, pazarlama sorununu çözmek ve paralelinde tüketiciyi bilinçlendirmeyi amaçlayan Kayseri İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından yürütülen “Organik Tarımın Geliştirilmesi ve Yaygınlaştırılması” projesi kapsamında toplam 11 ilçede 81 üretici 2300 dekar alanda geçiş 1, geçiş 2 ve organik sertifikalı üretim yapıyor.

Üretime başlayan üreticilerin ürünlerinin pazarlanması için açılan Kocasinan % 100 Ekolojik Pazarları sezonluk olarak hizmet veriyor, Temmuz ayı sonlarına doğru açılıp Kasım ayı içinde kapanıyor.

26 Nis

GDO’YA İHTİYACIMIZ YOK!

Biyogüvenlik Kurulu GDO’lu 3 soya ve 1 mısır ürününün daha hayvan yemi olarak kullanılmak üzere ithalatına izin verdi ve karar Resmi Gazete’de yayımlandı. Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği’nin (BESD-BİR) talebi üzerine alınan kararla birlikte ülkemizde ithalatına izin verilen GDO’lu soya sayısı 10, GDO’lu mısır sayısı ise 26 oldu.

GDO’lu ürünlerin doğrudan gıda ürünlerinde kullanımı yasak; ancak hayvan yemi olarak kullanılabiliyor ve bu niyetle kullanılıp ithal edilebiliyor. Bu durum gıda güvenliğimiz konusunda çok büyük bir tehlike ve belirsizlik doğuruyor. Öncelikle GDO’lu yemlerle beslenen hayvansal ürünler aracılığıyla GDO dolaylı yoldan soframıza gelebiliyor; ikincisi de GDO’lu ürünler hayvan yemi olarak kullanılmak üzere ülkeye girdikten sonra bu ürünlerin hangi alanlarda kullanıldığına dair bir takip sistemi yok.

Mart ayında Hürriyet Gazetesi’nin haberiyle ortaya çıkan Adana’daki GDO’lu ekmek örneğinde olduğu gibi, söz konusu GDO’lu ürünler çeşitli gıda üretiminde kullanılabiliyor. Üstelik bu durumu GDO’lu ekmek skandalı sonrası eski Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik yapılan 2016-2017 yıllarında yapılan GDO denetimlerinde 7 üründe GDO tespit edildiğini belirterek doğrulamıştı. Bakan Çelik GDO’lu ürünlerin ne olduğunu ve hangi firmalar tarafından üretildiğini açıklamadı.

İthaline izin verilen 4 ürün Monsanto ve BASF şirketlerine ait.

GDO’lar yerine ekolojik tarım desteklenmeli!

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar, biyolojik çeşitliliğimizi tehdit ediyor. GDO, yemler yoluyla hayvan dokusuna geçerek insana da zarar verir. Bazı GDO’ların kanser, alerji gibi hastalıklara neden olabileceği araştırmalarla da ortada.  Ayrıca pek çok GDO çeşidinin sağlık açısından nasıl bir tahribata yol açacağı henüz bilinmiyor bile. Yani durum, düşündüğümüzden daha vahim.

Ekolojik tarım, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren bir tarım şekli olduğu için sentetik, kimyasal ilaçlar ve kimyasal gübrelerin kullanımına karşıdır. Üretimde, ürünün kalitesini yükseltmeyi amaçlar. Organik tarımla üretilen ürünlerde GDO kesinlikle yasaktır.

GDO’lu hayvan yemlerinin ülkeye girişi derhal yasaklanmalı, GDO değil, ekolojik tarım desteklenmeli!

Türkiye, doğru bir ekim/üretim planlamasıyla hayvan yeminde kendine yetebilir duruma gelebilir ve bu duruma gelinceye kadar da GDO’lu hayvan yemi yerine GDO’suz hayvan yemi ithal edebilir. GDO’yla ilgili esneme tedbirler yerine, doğal yaşamın sürdürülebilirliğini esas alan ekolojik tarımı teşvik edici düzenlemeler beklediğimiz Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın, GDO’yu sınırlarımızdan sokmayarak, hayvan yeminde ve gıdada kendine yeterli bir ülke olma yolunda adımlar atmasını bekliyoruz.

26 Nis

Yüzeysel haberler organik sektörüne zarar veriyor

Büyük emekler sonucu geliştirilen ve halkın sağlıklı gıdaya ulaşabilmesini hedefleyen organik sektörü, iyi niyetli bile olsa konuyla ilgili yapılan yüzeysel haberlerden olumsuz etkileniyor.

23 Temmuz 2017 tarihli Sözcü Gazetesi’nde, “İsmi kulağa hoş geliyor ama fiyatı cep yakıyor” başlığıyla verilen haberde, organik ürün tüketmenin bir moda haline geldiği, ancak ürünlerin pahalı olmasının üreticilerin ilgisini düşürdüğü dile getiriliyor ve organik sektörü ile ilgili kaynak belirtilmeden gerçek dışı istatistiklere, temelsiz iddialara yer veriliyor.

Fiyat farklılığı konusunda doyurucu bir açıklama yapmadan organik sektörü ile ilgili gerçek dışı verilerle, yersiz suçlamalarla yapılan haber ve benzerleri; çevreye ve diğer canlılara zarar vermeyen yöntemlerle gerçekleşen, sağlıklı ve güvenilir gıdaya ulaşabilmemizi sağlayan organik üretim konusunda yanlış bir bilincin oluşmasına ve yaygınlaşmasına neden olarak, sektörün gelişimine zarar veriyor.

 

Meğer dünya ekolojik tarıma geçmiş!

Birleşmiş Milletler’in açıkladığı rakamlara göre 2015 yılında dünya nüfusu 7.3 milyar. Sözcü’deki habere göre ise dünya genelinde ekolojik tarım yapan kişi sayısı 1.8 milyar olarak ifade ediliyor. Bu veri doğru olsaydı dünya genelinde gıda güvenliği sorunumuz kalmazdı. Yine aynı istatistiklerde Türkiye’de sektörden geçinen kişi sayısı 2 milyon olarak verilmiş. Türkiye’nin 2015 yılındaki nüfusu Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı verilere göre 78 milyon 741 bin 53. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin 2015 yılında açıkladığı tarımdaki istihdam sayısı ise 5 milyon 180 bin. Bu veriler ışığında haberde verilen organik sektöründen geçinen kişi sayısı yine gerçeklikten uzak görünüyor.

Haberde ayrıca bir liste verilerek organik ve “normal” ürünler karşılaştırılmış. Öncelikle doğaya ve insan sağlığına zararlı girdilerin kullanıldığı konvansiyonel ürünler hiçbir zaman “normal” olmamalı. Bunun dışında söz konusu rakamlar da güvenilirlikten uzak. Örneğin çileğin “normal” fiyatı 2.5 lira olarak verilmiş, oysa çileğin en bol olduğu Mayıs-Haziran aylarında bile fiyatı 5 liranın altına düşmedi. Yine bugün “normal” fiyatı 2.5 lira olarak açıklanan taze fasulyenin market ve pazarlardaki satış fiyatı 5 lira civarında.

Gıdada ve sağlıkta, kalite ve güvence fiyattan daha önemlidir. Sağlıklı gıdaya verilen bedel, koruyucu bir önlem olarak, hastalıktan, hastane ve ilaç masraflarından da uzak tutuyor. Bununla birlikte pahalılık göreceli bir kavram. Konvansiyonel ürünlerle karşılaştırma, birim maliyetler üzerinden yapıldığında ve sürüm de dikkate alındığında çoğu üründe organik ürün daha adil olabiliyor. Yani konvansiyonel bir ürünün market satış fiyatıyla, üretim maliyetleri arasındaki fark, organik bir ürünün satış fiyatıyla üretim maliyetleri arasındaki farktan daha yüksek olabiliyor. Bununla birlikte organik ürün ile konvansiyonel ürün arasındaki fiyat farklılığı temelde üreticilerin maliyetleri arasındaki değişkenlerden kaynaklanmakta. Maliyet farklılıkları ile ilgili daha detaylı bilgiyi buradan edinebilirsiniz.

Organik ürüne yönelik iddialar ispat edilmeli

Sözcü’nün haberde görüşüne yer verdiği Türk Bostan Sebze Meyve Komisyoncu ve Tüccarları Federasyonu (TÜMESKOM) Başkanı Burhan Er, organik ürünlerin konvansiyonel ürünlerle aynı tarlada yetiştiğini iddia ediyor. Öncelikle Sözcü Gazetesi, ardından Sayın Er bu iddialarının kaynağını açıklamalı.

Birleşmiş Milletler Danışman Sivil Toplum Kuruluşu olan Basın Konseyi’nin belirlemiş olduğu Basın Meslek İlkeleri’ne göre “Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin olmaksızın yayınlanamaz.”

Bahsi geçen basın ilkesine göre ve halkın haber alma hakkı doğrultusunda yapılacak olan haberlerin gerekli şekilde araştırılarak ve güvenilir kaynaklara referans verilerek yapılması gerekir; şayet haberi yapan suçlayıcı ifadeler kullanacaksa bunu da gerekçelendirmek zorundadır. Aksi halde yapılan haber, magazin değeri taşımasının dışında, güvenilirlikten uzak ve zarar verici olacaktır.

Sofranıza gelen gıdanın öyküsünü bizzat üreticisinden dinleyerek almak ve çevre dostu ekolojik üretime destek olmak için %100 Ekolojik Pazarlar’dan alışveriş yapabilir, web sitemizden pazarlarda satılan ürünlerle ilgili denetim sonuçlarını ve üreticilerin sertifikalarını görebilirsiniz.

26 Nis

KARTALLI ÇOCUKLAR EKOLOJİK ÜRETİMİ ÖĞRENİYOR

Buğday Derneği işbirliğinde Türkiye’nin ilk organik pazarlarından birine imza atan Kartal Belediyesi,Benim Hobi Bahçem projesiyle geleceğin türeticilerini, belki de üreticilerini yetiştiriyor.

Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz’ün, “Kreşlerimizde küçük tarım alanları oluşturalım. Çocuklar toprağa dokunsun fideler diksin. Nasıl büyüdüğünü görsün. Sulasın, otlarını temizlemeye çalışsın. Doğanın ve toprağın farkında olsun.” diyerek kreşlerin bahçelerinde başlattığı Benim Hobi Bahçem projesi çocuklardan büyük bir ilgi gördü. Hazırlanan bahçelerde çocuklar, domates, biber, patlıcan, kereviz, kabak gibi sebzelerin fidelerini dikti. Çocuklarla birlikte fidelerin ilk can suyunu, projeyi hazırlayan Kartal Belediyesi Kreşler Müdürü Enif Yavuz Dipşar ve Kartal %100 Ekolojik Pazar Proje Koordinatörü Ziraat Mühendisi Deniz Öztürk verdi.

Benim Hobi Bahçem projesi ile çocuklar kreş bahçelerinde mevsimine uygun sebze-meyve dikimi yapacak ve organik üretimle yetiştirelecek ürünlerin meyvelerini toplayacaklar.

26 Nis

Kartal %100 Ekolojik Pazar bahar ayları ile birlikte yeni üreticilere ev sahipliği yapmaya başladı

Buğday Derneği danışmanlığında Kartal Belediyesi tarafından yapılan başvuru değerlendirmeleri sonuçlandı. Sadece organik tarım üreticilerinin alındığı Kartal %100 Ekolojik Pazar’a kabul edilen üreticiler organik pazara ürünleri ile zenginlik katacak.

Kartal %100 Ekolojik Pazar katılımcı profiline göre katılımcı sayı ve oranlarını aşağıda bulabilirsiniz.

45 tezgah sahibi kişi ve kurumun 1’i yemek, 4’ü organik temizlik, sağlık, kozmetik ürünleri satan üretici, aracı, ithalatçı. Geriye kalan 40 tezgah sahibi organik sertifikalı gıda ürünleri satmakta. Bu 40 tezgah sahibinin 17’si taze sebze meyve üreticisi. Bu 17 üreticinin 4 tanesi kendi ürünleri dışında başka üreticilerinde ürünlerini satmakta. 40 tezgah sahibinin 13 tanesi süt türevi ürünler, bal, unlu mamüller, bakliyat, z.yağı gibi katma değerli ürün üreticileri. Bu 13’ün 5’i başka katma değerli ürün üreticilerinin de ürünlerini satmakta. Pazarda bu 40 tezgah içinde sadece aracılık yapan 10 tezgah sahibi bulunuyor.

Sonuç olarak organik sertifikalı gıda ürünü satanların %75 i üretici niteliği taşımakta. Hem üretici hem aracı olanları ayrı bir kategori yaparsak: sadece kendi gıda ürününü satanlar %52.5, hem kendi ürünlerini satıp aynı zamanda aracılık yapanlar % 22.5, sadece aracılık yapan esnaf tüm gıda satıcıları içinde %25.

2017 yılı tezgah sahibi profili ve dağılımı aşağıdaki gibidir:

Toplam katılımcı: 45

Yemek: 1

Kozmetik, deterjan vs.: 4

Üretici, çiftçi veya şirket (sadece kendi ürünü): 13

Üretici kimliği ön planda ve aracılık da yapan: 4

Mamul üretici/paketleyici (sadece kendi malı): 8

Mamul üretici/paketleyici ve aracılık da yapan: 5

Aracı: 10

26 Nis

Şişli Feriköy %100 Ekolojik Pazar yaz sezonu ile birlikte yeni üreticilere ev sahipliği yapacak

Buğday Derneği danışmanlığında Şişli Belediyesi tarafından yapılan başvuru değerlendirmeleri sonuçlandı. Sadece organik tarım üreticilerinin alındığı Şişli Feriköy %100 Ekolojik Pazar’a kabul edilen üreticiler yaz ayı içerisinde organik pazara ürünleri ile zenginlik katacaklar. Şişli Feriköy %100 Ekolojik Pazar katılımcı profiline göre katılımcı sayı ve oranlarını aşağıda bulabilirsiniz.Haftaya da Kartal %100 Ekolojik Pazar ile ilgili bilgi ve verileri sunacağız.

82 tezgah sahibi kişi ve kurumun 5 i yemek, 4 ü organik temizlik, sağlık, kozmetik ürünleri satan üretici, aracı, ithalatçı. Geriye kalan 73 tezgah sahibi organik sertifikalı gıda ürünleri satmakta. Bu 73 tezgah sahibinin 41 i taze sebze meyve üreticisi. Bu 41 üreticinin 10 tanesi kendi ürünleri dışında başka üreticilerinde ürünlerini satmakta. 73 tezgah sahibinin 22 tanesi süt türevi ürünler, bal, unlu mamüller, bakliyat, z.yağı gibi katma değerli ürün üreticileri. Bu 22 nin 7 si başka katma değerli ürün üreticilerinin de ürünlerini satmakta. Pazarda bu 73 tezgah içinde sadece aracılık yapan 10 tezgah sahibi bulunuyor.

Sonuç olarak organik sertifikalı gıda ürünü satanların %86.3 ü üretici niteliği taşımakta. Hem üretici hem aracı olanları ayrı bir kategori yaparsak: sadece kendi gıda ürününü satanlar %63, hem kendi ürünlerini satıp aynı zamanda aracılık yapanlar % 23.30, sadece aracılık yapan esnaf tüm gıda satıcıları içinde %13.70.

2017 yılı tezgah sahibi profili ve dağılımı aşağıdaki gibidir:

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yiyecek

Tezgah kurma belgesi alan toplam katılımcı: 82

Yemek: 5

Kozmetik, deterjan vs: 4

Üretici, çiftçi veya şirket (sadece kendi ürünü): 31

Üretici kimliği ön planda ve aracılık da yapan: 10

Mamul üretici/paketleyici (sadece kendi malı): 15

Mamul üretici/paketleyici ve aracılık da yapan: 7

Aracı: 10

25 Haz

Organik çiğ süt %100 Ekolojik Pazarlar’da!

“Hastalıktan Ari” ve “Organik Hayvancılık” sertifikalarına sahip organik çiğ süt Şişli ve Kartal %100 Ekolojik Pazarlar’da satılmaya başlandı.

Organik hayvancılıkta ve süt üretiminde kullanılan yemler genetiği ile oynanmamış yani GDO’suz tohumlardan ve organik tarım mevzuatına uygun yetiştirilen yemlerdir. Bu üretimin sonunda besleyici, kalitesi ve değeri en yüksek organik çiğ süt elde edilir.

Organik çiğ süt, üretiminin her aşamasında denetim ve sertifikasyon şirketleri tarafından denetlenmekte ve yerel üretimle soğuk zinciri kırmadan hiçbir ısıl işleme (UHT) veya pastörizasyona tabi tutulmadan sağılmaktadır.

Organik çiğ sütün nereden geldiği ve kalitesi bilimsel laboratuvar çalışmaları ile belirlenmiş ve yine kanunlar çerçevesinde ilgili resmi kurumlarca denetlenmektedir. Çiğ süt üretimi için organik tarım sertifikası dışında “hastalıktan ari” belgesi alınması gerekmektedir. Bu belge sığır tüberkülozu, sığır, koyun, keçi brusellozu ile etkin mücadele eden, sürdürülebilir hayvancılığı sağlayan ve hayvanlardan insanlara bulaşabilen bu hastalıklardan halk sağlığını koruyan işletmelere veriliyor.

Her iki belgeye de (Organik Hayvancılık ve Hastalıktan Ari) sahip organik çiğ süte Şişli ve Kartal %100 Ekolojik Pazarlar’dan ulaşabilirsiniz.