All posts by hakan

27 Ağu

% 100 Ekolojik Pazarlarda Analizlere Devam!

Derneğimiz ve yerel yönetimler işbirliğiyle açılan %100 Ekolojik Pazarlarda, hem bizler düzenli olarak yaptığımız analiz çalışmalarına devam ediyoruz hem de, Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüklerince yapılan denetim ve analiz çalışmaları sıklaştı.

Temmuz ayında alınan fasulye, domates, erik ve mavi yemiş numunelerinin akredite laboratuarda yapılan analizlerinin sonucu temiz çıktı. Kartal Tarım İlçe Müdürlüğü’nün aldığı domates numunesi de temiz çıkmış olup, mercimek ve yumurta analizlerinin sonuçları beklenmektedir. Son olarak 22 Ağustos’ta, Şişli % 100 Ekolojik Pazarda, 3 farklı üreticinin elma, erik, armut, şeftali ve nektarinlerinden örnek alınmış olup, sonuçları sizlerle paylaşılacaktır.

Buğday Derneği olarak hem organik ürüne güveni sağlamak ve tüketicinin hakkını savunmak, hem de haksız rekabetin önüne geçmek için %100 Ekolojik Pazarlar’da bugüne kadar 103 analizde, 80 farklı üreticinin 167 farklı ürününe zirai ilaç kalıntı analizi yaptırdık. Bu analiz sonuçlarından örnekleri, %100 Ekolojik Pazarlarda bulunan Buğday Derneği Halkla İlişkiler stantlarında inceleyebilirsiniz.

Analiz ve denetim çalışmalarımız sonuçlandıkça sizleri bilgilendirmeye devam edeceğiz.

Güvenle,

Buğday Derneği

17 Ağu

Glifosat kansere yol açıyor

Glifosat Kansere Yol Açıyor!

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) uzmanlaşmış kanser kuruluşu olan Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu (International Agency for Research on Cancer- IARC) GDO’lu ürünlerin %80’inde kullanılan ot ilacı (herbisit) etken maddesi olan (Glyphosate) Glifosat’ın insanlarda muhtemelen kanser yaptığını açıkladı.(1)

Raporda da belirtildiği gibi, Glifosat  tüm herbisitler içinde en yaygın olanı. Değişik tarım, orman, şehir ve konut uygulamalarında yaygın olarak kullanılıyor. Kullanımı, genetiği değiştirilmiş Glifosat herbisitine dayanıklı ürünlerin geliştirilmesiyle daha da arttı. Genellikle GDO’lu soya ve mısır üretiminde kullanılan ve Roundup adıyla satılan glifosat, havada, suda ve yiyeceklerin yanı sıra ilaca maruz kalan tarım işçilerinin kan ve idrarlarında da tespit edildi. (2)

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.Tayfun Özkaya “insanlarda muhtemelen kanser yapar” sözünün hafife alınmaması gerektiğini altını çiziyor: “Çünkü doğrudan insanlarda deney yapılması mümkün değil. Hayvan deneyleri ile bu sonuca ulaşılıyor.”

Dünya Sağlık Örgütünün bu açıklamasının ardından geçtiğimiz hafta, ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA) yetkili mercilerin, gıdada ilgili ilacın kalıntılarını test etmeye başlayabileceğini duyurdu.(3) Ülkede 2011’de, 300 soya fasülyesi üstünde yapılan testlerde, 271’ inde glifosata rastlandığı belirtiliyor (4). Ayrıca yapılan araştırmalara göre glifosat sadece “muhtemelen kanserojen” olmasının dışında, sağlık açısından pekçok kötü etkiye ve soruna yolaçıyor.

Glifosat Kullanımı Artıyor!

Dünyada bu etkili maddeli ilk herbisiti çıkaran Monsanto firması olmakla beraber, artık bir çok ülkede başka bir çok firma da bu herbisidi üretiyor ve kullanımı da her geçen gün artıyor. Organik tarım uzmanı ve danışman Nurhayat Bayturan’a göre, bu  artışa yol açan en önemli sebeplerden biri, bağışıklık kazanan yabani otlar gelişmesi ve bu sebeple daha fazla ot ilacı gereksinimi. ABD Tarım Bakanlığı’nın verilerine göre sadece 2013’ te 28 milyon hektar araziden fazla arazide  glifosata dirençli yabani ot gelişmiş (5).İkincisi ise glifosata dirençli genetiği değiştirilmiş (GDO’lu) kültürlerin artması ve ekilmesi. Örneğin Arjantin’de neredeyse soya üretiminin tümünde, 19 milyon hektar arazide, genetiği değiştirilmiş soya kullanılmış.

Buğday Derneği Eş Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu da  2013’te ABD Çevre Koruma Ajansı’nın (EPA), gıdalarda bulunabilir glisofat miktarını arttırdığına dikkat çekiyor. Kalıntı miktarı havuçta 25, tatlı patateste 15 kat fazlalaştırılıyor. Bu artışların, Monsanto firmasının 2012’de yaptığı talebin ardından gelmesi de dikkat çekici. Bu artış kararına dayanak olarak herhangi bir araştırma ya da test yaptırmayan ya da bağımsız araştırmaları dikkate almayan EPA, sadece Monsanto’nun yani ürünü satan firmanın yaptığı testleri baz alıyor.(6)

Peki 70’ lerden beri kullanılan bu ot ilacının 40 yıl sonra neden gıdada kalıntı seviyesinin arttırılmasına ihtiyaç duyuluyor?

Batur Şehirlioğlu’na göre, yabani otlar bağışıklık kazandıkça ve direnç gösterdikçe daha fazla ilaç kullanmak, dozajını arttırmak gerekiyor. Bu da kalıntı seviyesini arttırmayı gerektiriyor; insan sağlığını, çevreye ve su kaynaklarına etkisini sorgulamadan.

Peki Türkiye’de durum ne?

TÜİK verilerine göre;  tarım ilaçlarında 1979’da 8.396 ton dolayında olan  tüketim, 2008’de 20.000 tonu geçmiş. Ülkemizdeki kimyasal tarım ilaçlarının kullanımı, maalesef sağlığımızı olduğu kadar çevremizi de etkileyebilecek bir biçimde. Bu sorunun en temel nedeni kontrolsüz ve bilinçsiz kullanım. Ayrıca bitki koruma çalışma ve hizmetlerinin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na bağlı iki farklı Genel Müdürlük tarafından Daire Başkanlığı düzeyinde yönetilmesi ve  son yıllarda yürürlüğe giren mevzuatlar da bu konuda yetersiz.

Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu’nun söz konusu açıklamasının ardından Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da bir açıklama yayınlayarak kamuoyunun eksik ve yanlış bilgilendirildiğini duyurdu (7). Açıklamada;  genellikle erken ilkbahar döneminde yabancı ot kontrolünü sağlamak amacıyla toprağa uygulanan Glyphosate’ın  toprakta 10-15 gün içerisinde toprak mikroorganizmaları tarafından parçalandığı belirtilerek,  bitkisel ürünlerde hasat öncesi alınan numunelerde gerekli analizler ve denetimlerin Bakanlıkça yapıldığı vurgulandı.

Açıklamada ayrıca, Bitki Koruma Ürünlerinin tavsiyesine uygun olarak önerilen dozda ve zamanında kullanılması gerektiği , bu önlemler alınmadığı takdirde ise insan, bitki ve çevre sağlığı açısından risk oluşturduğu belirtiliyor. Oysa ki ülkemizde bu tür ilaçların herkesin ulaşabileceği bir şekilde ve yaygın kullanımı gözönüne alındığında durum endişe verici.

Hepimizin ne yediğini bilmeye hakkı vardır!

Glifosat’ın toprakta parçalanması için gereken süre, Tarım Bakanlığı’nın açıkladığı gibi 10-15 gün ile sınırlı değil maalesef.  Toprakta glifosatın yarı ömrü 2 ila 197 gün arasında değişiyor. (8) Kullanıldığı toprağın yapısı ve iklim koşulları da toprakta kalma süresini etkileyen faktörlerin başında geliyor. Araştırmalar, glifosatın su kaynaklarına da karışarak su piresi gibi canlılara birebir etkisi olduğunu gösteriyor (9). Glifosat’ın sudaki yarı ömrü ise ortalama 91 güne kadar sürüyor.Bu noktada, Amerikan Çevre Ajansı (EPA) ve AB’ nin etki tahminleri de yetersiz ve yenilenmeli.

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Nafiz Delen de önemli bir noktaya işaret ediyor:

“Glifosat sistemik bir herbisittir. Otların üzerine püskürtüldüğünde, köklere doğru taşınır ve bitkiyi öldürür. Doğal olarak derinde kalmış ot tohumlarına etkili olamaz. Ancak bir çok pestisit gibi, glifosatın da yeraltı sularına sızma ya da buharlaşarak havaya karışma riski bulunmaktadır. Yeraltı sularına sızma riski olan pestisitlerin su kaynaklarından uzakta kullanımları gerekmektedir. Gelişmiş ülkelerde bu yönlü kısıtlamalar vardır. Ancak, bizde yok. Buharlaşabilen pestisitlerin en büyük tehlikesi, onları uygulayanlaradır. Bu nedenle, uygulayıcıların koruyucu giysiler ve maske ile ilaçlama yapması gereklidir. Ancak, böyle bir kurala ülkemizde fazlaca uyulmamaktadır. Ayrıca tüm tarım ilaçları bilinçsiz ve kontrolsüz kullanıldıklarında, zararlı organizmalarda dayanıklılık sorununa yol açar. Bu konu ülkemizde çok yaygındır ve çevremizi, sağlığımızı etkileyebilmektedir. Çünkü, zararlı organizmalar dayanıklılık kazandıkça, kullanıcı doz yükseltmelerine gider. Bu da kalıntı riskini artırır.”

Yüksek Ziraat Mühendisi Yahya Emin Demirci’ye göre de; glifosat büyük oranda bitki bünyesine alınmakta veya genellikle de  bir miktar yüzeyde kalıntısı söz konusu olabilmektedir. Bitki üzerinde kalan partiküllerin bu aşamadan sonra topraktaki yolculuğu toprağın fiziksel yapısından tutun, mikroorganizma yapısına veya iklim şartlarına kadar birçok etkene bağlı olarak değişebiliyor. Bu değişkenlere bağlı olarak da yeraltı suyuna karışması, toprak partiküllerine tutunup farklı taşıyıcılarla ilaçlama yapılmayan bölgelere taşınması veya topraktaki organik maddelere tutunup mikroorganizmalar tarafından alınması söz konusu olabilir.

ABD’de soya gibi kontrollü ekimi yapılan alanlar da bile son üründe çıkan glifosat kalıntısı Türkiye’de ekilen mısırda niye çıkmasın? Tarım Bakanlığı “10-15 gün içinde toprakta parçalanır” derken aslında kamuoyunu yanıltıyor. Gıdaya bulaştığı, kalıntı bıraktığı testlerde ortaya çıkmış, insanda da “muhtemelen” kanserojen etkileri olan bu ilaçla ilgili daha çok araştırma, analiz ve denetim yapılması ve bunların kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşılması gerekir. Hepimizin ne yediğini bilmeye hakkı vardır!

Bir diğer kritik konu ise; ülkemiz ithal yoluyla bir çok tarım ürününü yurt dışından temin ediyor. AB Hızlı Alarm Sistemi verilerine göre; 2011 yılının 8. – 17. haftalarında AB ülkelerine Türkiye’den gönderilen 16 parti mercimekte glifosat kalıntısı saptandı. Türkiye ithal ettiği mercimeğin çoğunu genelde Genetiği değiştirilmiş (GDO) mercimek üretimi yapan Kanada’dan  ve Amerika’dan alıyor. Bu durumda ithal edilen ve GDO’lu olma olasılığı bulunan ürünlerin ülkemize de girme riski devam ediyor. Bu konuda analizlerin yetersiz olduğu bizzat Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından kabul edildi. Bakanlığın 1 Ağustos 2014 tarihli resmi yazısında Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) içeren bazı mısır ve soya çeşitlerinin de Türkiye’de kimlik ve miktar tespitinin yapılamadığı belirtiliyor.

Greenpeace’in 2014’te yaptığı araştırma ve bu araştırma sonuçlarıyla hazırlanan rapora göre ise; Türkiye’de zaten, GDO’lu ürünlerin incelenmesi konusunda laboratuvarlar yetersiz.(10) Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı, Türkiye Akreditasyon Kurumu TÜRKAK’tan akredite laboratuvarların hiçbiri, Türkiye’de izinli olmayan GDO’ların tespitini yapamıyor.Ayrıca  Biyogüvenlik Kurulu, hayvan yemi olarak kullanılmak üzere 10’un üstünde GDO’lu soya ve mısır çeşidinin ithalatına izin veriyor.Bunların yem olarak Türkiye’ye girdikten sonra ne amaçlı kullanıldığına yönelik de bir izlenebilirlik yok.

Ne yazık ki tarım sektöründe kullanılan tarım ilaçları, gübreler, hormonlar, insan sağlığı ve ekosistem üzerindeki etkilerine yönelik uzun vadeli araştırmalar yapılmadan kullanıma sunuluyor. Böylece bir anlamda  tarım işçisi, tüketici denek olarak kullanılıyor. Devletler ve Dünya Sağlık Örgütü gibi yapıların da görevi, yıllarca kullanımdan sonra yapılan araştırmalar ile bu ilaçların kullanımına sınırlama getirmek veya yasaklamak değil, kullanıma sunulmadan gerekli araştırmaların yapılmasını sağlamak olmalı. Bu konuda yapılan açıklamada belirttikleri gibi, Bakanlığımızın görevinin de AB’ yi takip etmek değil, tarım işçisini ve tüketicisini korumak için gerekli araştırmaları yapmak, tedbirleri almak, mevzuatları çıkarmak olduğunu düşünüyoruz.

Yine Monsanto’nun ürettiği zehirli böcek ilacı DDT de, Rachel Carson’un  “Sessiz Bahar” kitabında ölümcül etkileri  ve kanser riski ortaya çıkarılana kadar dünyada çok yaygın bir biçimde kullanılıyordu. Bu zehirli kimyasal, kitabın yayınlanmasından ancak 10 yıl sonra yasaklanabildi (11).Aynı şekilde Glifosatın da, bir 10 yıl daha hayatımızda olmasına izin vermeyelim!

Kaynaklar:

1-    http://www.thelancet.com/journals/lanonc/article/PIIS1470-2045%2815%2970134-8/fulltext

2-    http://bugday.org/portal/galeri/dosyalar/Glyphosate_Canserojen_Lancet_Oncology_Ceviri.pdf

3-    http://www.trust.org/item/20150417221811-ag59j/

4-    http://sputniknews.com/us/20150418/1021050402.html

5-    http://sustainablepulse.com/2014/08/21/glyphosate-sales-boom-powers-global-biotech-industry/#.VTYXj2babAb

6-    http://www.commdiginews.com/health-science/are-epa-approved-levels-of-glyphosate-residue-in-our-foods-too-high-13855/

7-    http://www.tarim.gov.tr/Sayfalar/Detay.aspx?OgeId=61&Liste=BasinAciklamalari

8-    https://en.wikipedia.org/wiki/Glyphosate#cite_note-NPIC_Data_Sheet-26

9-    http://link.springer.com/article/10.1007/s10646-012-1021-1/fulltext.html

10-http://www.greenpeace.org/turkey/Global/turkey/report/2014/06/GDO%20rapor.pdf

11-https://avaazmedia.s3.amazonaws.com/Roundupsources.pdf

23 Haz

Buğday Derneği, gıda güvenliği için %100 Ekolojik Pazarları öneriyor

Greenpeace’in Avrupa’da yaptığı araştırmada Türkiye’den giden sebze-meyvede yüksek miktarda kimyasal madde çıkması, organik ürünle beslenmenin önemini bir kez daha ortaya koydu. Buğday Derneği, bir kez daha herkesi organik beslenmeye, GDO’suz ve kimyasalsız bölgeler olan %100 Ekolojik Pazarlar’dan alışverişe çağırıyor.

Greenpeace’in Avrupa’da yaptığı araştırma, bildiğimiz bir gerçeği bir kez daha çarpıcı bir şekilde ortaya koydu ve soframızdaki tehlikeyi bir kez daha hatırlattı.
Greenpeace’in 2009-2010 yılların arasında Avrupa’da farklı ülke ve şehirlerde, farklı satış noktalarından alıp analiz ettiği ürünler arasında en yüksek miktarda kimyasal maddenin Türkiye’den giden ürünlerde belirlendiği belirtiliyor. Araştırmaya konu alan 76 ürün arasında ilk üç sırada Türkiye’den giden biber, armut ve üzüm var.

Bu araştırma, üretiminde kimyasallar kullanılmayan, organik/ekolojik sertifikalı ürünlerin gıda güvenliği ve sağlığımız için önemini bir kez daha hatırlatıyor. Ekolojik tarım ve ürünlerin yaygınlaşması için uzun yıllardır çalışan Buğday Derneği’nin hayata geçirdiği %100 Ekolojik Pazarlar, organik/ekolojik sertifikalı ürünlerin kentli tüketiciye ulaşmasına çok önemli bir araç oluyor.

Gıda sistemimizi tamamen çevre ve halk sağlığına zararsız hale getirmemiz gerektiğine dikkat çeken Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Güneşin Aydemir, “Bu zararsız hale getirme stratejimizi de tohumdan tüketiciye ulaşana kadar, üretim ve tedarik zincirinin her aşamasında ele almamız gerekiyor. Topraklarımızı ve doğal kaynaklarımızı koruyan üretim biçimlerinin geleneksel bilgisine sahip küçük üreticimizin haklarının korunmasına ve üretime devam edebilmesi için gerekli şartların oluşturulmasına ihtiyaç var. Doğa dostu ve organik üretim yapan küçük çiftçilerin ürünlerini pazara getirmelerinin önündeki engellerin ortadan kaldırılması gerekiyor” diyor ve ilk elden yapılması gerekenleri aktarıyor:

  • Atalık tohumlarımızın sürekliliğini desteklemenin önündeki hukuksal engellerin ortadan kaldırılması,
  • Geleneksel yöntemlerle yapılan üretimlerin teşvik edilmesi,
  • Üretici ile tüketici arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine yönelik çalışmaların desteklenmesi,
  • Tarımda kullanılan kimyasalların kullanımının kontrol altına alınması ve bu denetimlere tüketici ve bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşlarının katılımlarının sağlanması.

Buğday Derneği %100 Ekolojik Pazarlar Koordinatörü Batur Şehirlioğlu da bu gibi araştırmaların insan ve ekosisteme zararlı kimyasalların kullanılmadığı yönetmeliği, standardı, kriterleri olan sertifikalı organik tarımın önemine işaret ettiğini söylüyor. Şehirlioğlu, “Organik tarım üretimden kullanıma, tohumdan enerji ve hammadde kaynağına yerelliği benimser. Biyolojik çeşitliliği, çiftçi haklarını, su ve enerji tüketiminde sürdürülebilirliği amaçlar. Çiftçiye gerekli eğitim ve desteğin sağlandığı organik tarımın ülkemizde ve dünyada gelişiminin önünü açmak sağlık, ekoloji ve ekonomik olarak insanlığa uzun vadeli bir dönüş sağlar. Üretici ile tüketicinin birinci elden iletişim ve alışverişinin sağlandığı %100 Ekolojik Pazarlar’ın yaygınlaşması bu nedenlerle son derece önemli” diyor.

Türkiye’nin ilk ekolojik pazarı olan Şişli %100 Ekolojik Pazarı, 2006’da Şişli Belediyesi’nin ortaklığıyla kuran Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, sayısı 4’e ulaşan %100 Ekolojik Pazarların, yerel yönetimlerle işbirliği yapılarak çoğalması için çalışıyor.
Buğday Derneği, GDO ve pestisitlerden uzak durmak isteyen herkesi bir kez daha %100 Ekolojik Pazarlara davet ediyor.

 

 

12 Haz

Organik Alıç Sirkesi Denediniz mi?

25 yıl eğitimcilikten sonra organik tarım yapmaya başlayan, Victor Ananias’ın teklifiyle 2005 yılından bu yana Amasya Gümüşhacıköy’deki çiftliği ile TaTuTa sisteminde olan Bayrak ailesi çiftliği, şimdi de yeni ürünleri olan Organik sertifikalı Alıç Sirkesi ile % 100 Ekolojik Pazarlarda…

Meyve yetiştiriciliğiyle ama daha çok da 25-26 çeşide varan elmalarıyla nam salan Bayrak ailesi, bulundukları bölgede organik tarıma ilk başlayanlardan. Gümüşhacıköy’de ekolojik tarım projelerine her geçen gün yenilerini eklemeyi başardıkları gibi, Birsel Bayrak’ ın imalathane tesisini faaliyete geçirmesiyle organik sertifikalı ürünlerini ekolojik pazarlarda da tüketicinin beğenisine sunuyorlar. Çıkış ürünleri olan organik elma sirkesi ve organik elma pekmezi kısa sürede ekolojik pazar müdavimlerinin adeta vazgeçilmezi  oldu.

2014 yılında İbrahim Bayrak tarafından başlatılan ‘Doğadan Toplama Yöntemi’ projesi ile Organik sertifikalı Alıç Sirkesi üretimine başlayan aile,  2000 dönüm sertifikalı doğadan toplama alanında topladıkları alıçları, kendi tesislerinde alıç suyu haline getirip bizlerle paylaşıyorlar.

Organik Alıç Sirkesini tüm % 100 Ekolojik Pazarlarda bulabilirsiniz.

12 Haz

Türkiye’nin ilk ve tek organik safranı, Şişli % 100 Ekolojik Pazar’da!

% 100 Ekolojik Pazarlarımızı ziyaret edenlerin de yakından bildiği Organikgiller, Safranbolu, Yazıköy’deki çiftliklerinde yaklaşık 2 dönümlük bir alanda, Türkiye’de bir ilk olarak, organik safran üretimine başladı.

Ağustos sonu soğanları ekilen Türkiye’nin ilk ve tek organik safranının Kasım ayı sonunda hasadına başlandı. Safran üretiminin en zor kısmı ise hasat aşaması. Olan çiçekler, gün doğmadan ve günlük olarak çok narin bir işçilikle toplandı. Çok yağmur yağması ve dolayısıyla yabani otun bol olmasından dolayı ancak 40 gr. elde edildi. Yaklaşık 2 ay boyunca oda sıcaklığında kurutulan Safran, artık Şişli % 100 Ekolojik Pazar’da…

*Şişli % 100 Ekolojik Pazar, her cumartesi, 07.00 – 17.00 saatleri arasında kuruluyor.

 

Ar9W5jbSbwpnzaQ9pHcf3Rv0ZP4FnHqQGFQxeYtth24Y

18 Ağu

Çörek Otu Yağı

Bağışıklık sistemini güçlendiren ve özellikle cilt, kalp, dolaşım sistemi ve beyin sağlığı için gereken önemli esansiyel yağ asitlerinden Omega 3-6 ve 9 yağ asitlerini bol ve doğal bir şekilde barındıran Çörek otu yağı, sağlığımız açısından son derece önemli bir kaynak.

Kimyasal veya ısıl işleme tabi tutulmayan tohumların soğuk pres yöntemiyle yağları elde edilir ve böylelikle Omega 3-6 ve 9 yağ asitleri doğal olarak yağa geçmekle birlikte; yapısındaki A-D-E ve K vitaminleri de antioksidan özelliklerini kaybetmezler. Bu sayede özellikle LDL olarak bilinen kötü kolesterolün oksidasyonunu önlemeye ve kalp-damar sağlığını korumaya yardımcı olurlar.

Çörek otu yağını % 100 Ekolojik Pazarlarımızda; Harmanyeri markalı, Orser organik sertifikalı Mürsel Sepetçi Tezgahı, Naturelya markalı, Turkgap organik sertifikalı Eğriçayır tezgahı ve Ekoloji Marketi markasıyla Kalitest organik sertifikalı olarak bulabilirsiniz.

18 Ağu

Talas Yenidoğan % 100 Ekolojik Pazarı

Organik tarım, insan sağlığına ve çevreye zarar vermeyen, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimi. Kayseri’de yürütülen “Organik Tarımın Geliştirilmesi ve Yaygınlaştırılması” projesi kapsamında; üretilen ürünlerin tüketiciye ulaştırılması amacıyla mevsimlik olarak hizmet verecek “Talas Yenidoğan % 100 Ekolojik Pazarı” 23 Temmuz Çarşamba günü açıldı.

Kayseri’de 2014 yılı itibariyle, 1250 dekar alanda, 75 üretici ile Kayseri İli Yeşilhisar Merkez; Yahyalı Delialiuşağı, Senirköy ve Yerköy Köyleri, İncesu Küllü Köyü, Felahiye Silahtar Köyü, Bünyan Karahıdır ve Karacaören Köyleri, Tuzhisar Kasabası, Koyunabdal Mahallesi; Pınarbaşı Büyükgümüşgün, Yağlıpınar Köyleri, Sarıoğlan Çiftlik Kasabası, Karaözü Köyünde yetiştiriciliği yapılacak olan ürünler için ( sebze, kayısı, kiraz, elma, bağ, nohut vb) organik tarım üretimi yapılıyor.

Kayseri İl Tarım Müdürlüğü, Talas Belediye Başkanlığı, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Kapadokya Organik Tarım Üreticileri Birliği Derneği işbirliği ile açılan % 100 Ekolojik Pazar, bu kurumların koordinasyonunda denetlenecek.

Talas Yenidoğan % 100 Ekolojik Pazarına açıldığı gün 20 üretici ürün getirdi. Yaklaşık 3500 kg. ürün satışa sunuldu ve çok kısa bir süre içinde ürünlerin neredeyse tamamı sattı.

17 Ağu

%100 Ekolojik Pazarlarda Son 3 ayda yapılan 6 yeni Zirai İlaç Kalıntı Analizinde, ürünlerin hepsi temiz çıktı!

IMG_2494

Şişli, Kartal Belediyeleri ile birlikte Nisan, Mayıs, Haziran aylarında Kartal %100 Ekolojik Pazar’da 3; Haziran ayında Şişli %100 Ekolojik Pazar’da 3 yeni zirai ilaç kalıntı analizi (pestisid) yaptırdık.Tüm ürünlerde analiz sonuçları temiz çıktı.

Farklı tezgahlardan alınması suretiyle;

Nisan ayında Kartal %100 Ekolojik Pazar’da bir üreticiden yeşillik ve sebze;

Mayıs ayında Kartal %100 Ekolojik Pazar’da bir üreticiden enginar,

Haziran ayında Kartal %100 Ekolojik Pazar’da bir üreticiden karışık sebze

Haziran ayında Şişli % 100 Ekolojik Pazar’da bir üreticiden çilek, bir üreticiden taze patates,bir üreticiden de taze fasulye analize gönderildi.

Akredite bir laboratuar olan INTERTEK’ te yaptırılan analiz sonuçlarını %100 Ekolojik Pazarlar’da “Halkla İlişkiler Standlarımız”da inceleyebilirsiniz. Ziraat mühendislerimizin arazi ziyaretlerine dair fotoğraflarını da pazarlarımızda inceleyebilirsiniz.

Bugüne kadar ( sekiz yıldır ) sizler için, %100 Ekolojik Pazarlar’da, 79 analizde65 farklı üreticinin 126 farklı ürünü zirai ilaç kalıntı analizine tabi tutulmuştur.

Son beş yılda 38 üreticinin arazileri kritik dönemlerde sizler için ziyaret edilmiş olup, pazarlarımıza gelen ürünler ve miktarları ile arazideki durum mukayese edilmiştir.

Bugüne kadar pazar içinde yaptığımız denetimler, aldığımız kayıtlar, çektiğimiz fotoğraflar, süpheli durum ve ürünler ile ilgili sertifika kuruluşlarına yaptığımız uyarılar, analizler ve arazi, depo ziyaretlerimiz sayesinde bazı üreticiler ve aracılar sertifika kuruluşları ve belediyelerce, tespit edilen durum özelinde ve yasalar çercevesinde, sektörden ihraç edilmiş, ekolojik pazarlardan men edilmiş veya uyarı/ihtar almış veya belirli araziler organik tarım sistemi dışına çıkarılmıştır.

İstanbul’da; Kartal, Şişli, Beylikdüzü, Bakırköy, K.Çekmece, İstanbul dışında ise  Konya Meram, Kayseri, Burhaniye Belediyeleri ile işbirliği içinde yürütülen %100 Ekolojik Pazarlardan aldığınız ürünleri, Buğday Derneği güvencesi ile ,gönül rahatlığıyla tüketmeniz dileğiyle…

Buğday Derneği